18 Ağustos 2020 Salı

Türk'ün Gönül Coğrafyası Türk'ün Mefkuresi








    Tarihin tanımı literatürde geçtiği gibi geçmiş ve gelecek arasında neden-sonuç ilişkisi kurmak değildir. Batılılar, diğer ülkeler ve milletler için bu tabir kabul edilebilir ama Türk için bu tabir geçerli değildir.


    Türk, tarihin ta kendisidir. Türk, tarihin en merkezi noktasıdır. Türk'e göre tarih geçmiş ve gelecek arasında neden sonuç ilişkisi kurmak kadar sığ düşünmek değildir. Türk'e göre tarih geçmişinden gelen şanlı mazisi ile geleceğine yön vermektir. Türk'e göre tarih Ertuğrul Gazi'nin Hayme Anaya dediği gibi "Denizleri Aşacağız Devlet Olacağız" nidasıyla geleceğe seslenmesidir. Öyle bir sesleniştir ki bu, yüzyıllar sonra İstanbul'un surlarına dikilen Fatih'in kulağına gelen ve onu harekete geçiren haykırıştır.


    Tarih, Türk'e nokta koymaz, geçmişten bu yana canla, kanla tarihin altın sayfalarına yazılan bu destanın son cümlesi olamaz anca virgül olur ki o da bir Anka Kuşu'nun küllerinde yeniden doğup yükselmesi ya da bir Kurt'un ayağa kalkıp yol göstermesi ile son bulur. Destan devam eder Türk yurdu abad olur.

Ve Vatan Türkiye,

    Türkiye koca bir kaledir. Öyle bir kaledir ki sınırlarını ancak bu aziz milletin düşleri şekillendirebilir. Bu kalenin sınırları Edirne'den Kars'a kadar değildir. Türk'ün Mefkuresi gün doğumundan gün batımına kadar, Adriyatikten Çin Seddi'ne 3 kıtadan 7 denize kadardır.

    Bu koca kalenin en yüksek burcunda dalgalanan Ay Yıldızlı Al Bayrak ise dünya üzerindeki tüm mazlumlara gölgedir.

    Bu uçsuz bucaksız kalenin mimarları her dönemde bu yapıyı ölümsüzleştirmişlerdir. Oğuz Ata'nın attığı temel ile başlayarak asırlarca süren ve devam eden bu yapıya tarihin belli zamanlarında herkes bir tuğla bir taş koymuştur. Defalarca kez bu kalenin toprakları şehit kanları ile sulanmıştır.

    Şüphesiz bu kutlu kaleyi kuranlar bu aziz milletin gönlünde hiç bitmeyen vatan sevgisinin mayasını kullanmışlardır. Bu kalenin Anadolu temellerini atan Sultan Alparslan'ın içinde olan iman ve vatan sevgisi bu ölümsüz kalenin harcıdır.

    Melikşah'tan, Ertuğrul Gazi'ye, Osman Gazi'den Fatih' e , Yavuz'dan, Kanuni'ye, Abdülhamid Han'dan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e kadar tüm ecdad bu aziz vatanın kalesini güçlendirip sınırlarını daha ileri noktalara taşımak için mücadele etmiştir.

    Şanlı tarihimizdeki her bireyin bu kaleye küçük yada büyük katkısı vardır. Bu katkıların hepsi bir araya geldiğinde ortaya büyük ve ölümsüz bir yapı çıkmıştır.

    Evet zaman zaman bu kutlu kalenin duvarları yıkılmış, surları delinmiş belki kimi kollarından hiçbir eserde kalmamış olabilir ama hala o kalenin delinen surlarında yıkılan kollarında ve duvarlarında hala Türk'ün ölümsüz izleri ve düşleri bulunmaktadır. Ve en önemlisi Al Sancağın dalgalandığı o kutlu kalenin merkezi Türkiye ebediyen ayakta kalacaktır.

    Türk'ün bu ölümsüz izinden ve hayallerinden korkan münferitler bu izleri ortadan kaldırmak için bu kutlu kalenin mimarlarını hedef alan cümleler ve faaliyetler yürütmektedirler bu aziz milletin yüreğinde bulunan ve bu kalenin özü, harcı ve mayası olan kardeşliği, birlikteliği, hoşgörüyü ve vatan sevgisini hedef almaktadırlar.

    Unutmayın daha düne kadar insanlarımızı ideolojik olarak, mezhepsel olarak bölmeye çalışanların en temel amacı son kaleyi yıkmaktır. Tarihimize şekil veren kutlu kalemizi büyütmek uğruna canlarını veren ecdadımız ile aramızı açarak onlar arasında ikilik çıkararak bu kutlu kalenin taşlarını yine bizlere oydurmak istemektedirler

    Ama bu beyhude çabalar hiçbir zaman amacına ulaşamayacaktır. Türk'ün gönül coğrafyasının yerleşim merkezleri gün gelecek bir daha kurulacaktır. Yıkılan kalelerin duvarlarındaki, surlarındaki ölümsüz düşler yeniden canlanacaktır. Bir zamanlar Çeğen Tepesi'nde Türk'ün ölümsüz düşleri uğruna şehadete eren Enver misali daha nice kutlu kaleyi büyüyecek kutlu mimarlar yine bu aziz milletin bünyesinden doğacaktır.

    Ziya Gökalp'in dediği gibi Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir. Türklere Turan...


Gürkan DANIK