17 Ekim 2015 Cumartesi
RUSYA YANLIŞ HAMLE YAPAMAZ
7 Ekim 2015 Çarşamba
SON VERİLER ABD'DE HAYAL KIRIKLIĞI YARATTI
28 Eylül 2015 Pazartesi
MERKANTİLİZM VE TÜRK İKTİSAT TARİHİNDEKİ YERİ
Osmanlı ekonomisi üç temel ana ilkesi vardı. Bunlar İaşe ilkesi,gelenekçilik ve maliyecilikti.
İAŞE İLKESİ:
Bu ilkenin en temel esası Osmanlı vatandaşlarının ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanması,vatandaşların yaşadığı bir ortamda açlık,kıtlık ve yoksulluk gibi sorunları ortadan kaldırılması anlayışına sahiptir.Bununla birlikte temel ihtiyaçların dışarıya çıkmaması içinde ihracata Yönelik politikalar çok sıkıdır ve genelde ithalata önem verilmektedir.
GELENEKÇİLİK:
Osmanlı tebaasında ki tüm sosyal yapıların kültürel iktisadi yapıların korunması (lonca teşkilatı gibi)
MALİYECİLİK:
Osmanlı ne olursa olsun her zaman hazinenin dolu olmasını istemiştir. Harcamaları minimum seviyeye indirmek hazineyi altınla dolu tutmak temel amaç edinilmiştir.
Bu üç ana ilkeden çıkardığımız sonuca göre özellikle İaşe ilkesinin ihracat üzerinde çok büyük bir etkisi vardır. Osmanlı devletinin ihracat ile birlikte ülkeden kaynak çıkması ile Osmanlı tebaasının temel ihtiyaçlarında bir eksilme ve kıtlığa yol açacak bir anlayışa sahip olması ihracatın önüne engel teşkil etmiştir. Ve merkantilist sistemin en temel özelliği olan X>M (İhracat>İthalat)diye adlandırılan düzenin önüne engeldir. Her ne kadar Osmanlı Devleti Mutlak Monarşi ile yönetilsede,devlet iktidarını sınırlayan bir sistemin olmaması güçlü devlet,güçlü ordu anlayışını gösterip merkantilizmin ilkelerinden birine uyum sağlasada bu sistemin en temel ilkelerinden biri olan bazı özelliklere devletin iktisadi sistemi engel olduğu için Osmanlı Devletinin Anti-Merkantilist bir düşünceye sahip olduğunu söylemeliyiz.
GÜRKAN DANIK
27 Eylül 2015 Pazar
MERKEZ BANKALARI KARARLARINI AÇIKLADI
Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde seyrettiği vurgulanan duyuruda, dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyrinin cari dengedeki iyileşmeyi desteklediği belirtildi.
17 Eylül 2015 Perşembe
SON BÜYÜME ORANLARININ EKONOMİK ANALİZİ
10 Eylül 2015 Perşembe
YANLIŞ BATILILAŞMA VE FARKLI ANLAMDA MODERNLEŞME
7 Eylül 2015 Pazartesi
21.YÜZYILIN ÜTOPYALARI KÜRESEL PARA BİRİMİ
31 Ağustos 2015 Pazartesi
YURTİÇİNDE VE KÜRESEL EKONOMİDE SON DURUM
30 Ağustos 2015 Pazar
NÜKLEER SANTRALLER VE TÜRKİYE
Dünyadaki ilk nükleer enerji santrali, ilk kez 27 Haziran 1954 günü, Sovyetler Birliği’nde, Moskova’nın 88 kilometre uzağındaki Obninsk yöresinde kuruldu. Buradan üretilen elektrik enerjisi, endüstride ve tarımsal işletmelerde kullanıldı. Kullanılabilir kapasitesi, 5 bin KW idi.
Grafikte de görüldüğü gibi şuan dünyada nükleer santrallerden en fazla enerji elde eden ülkeler Fransa,Belçika,Ukranya gibi ülkeler gelmektedir. ABD'nin ise nükleer santrallerden elde ettiği enerji miktarı oranı ise %19 dur.
Dünya'da nükleer santrallere karşı bir muhalif kesimin olmasının en büyük nedeni şüphesiz Çernobil Faciası olarak bilinmekte bu kaza sonrasında meydana gelen ve dalga dalga yayılan radyoaktif serpinti Türkiye'nin Karadeniz bölgesi yoğun olmak üzere birçok ülkeyi etkileyip kişiler üzerinde gerek sağlık olarak, gerek genetik olarak bir çok rahatsızlığa ve psikolojik sorunlara neden oldu.
Ama tabiki nükleer santral tüm ülkeler için özelliklede enerji kaynağı olarak yetersiz olan ülkeler için hala bulunmaz bir fırsat olarak değerini koruyor günümüz ekonomilerinde bir çok ülke yenilenebilir enerji kaynaklarına(Hidroelektrik ,Jeotermal,Rüzgar,Güneş Enerjisi vb) yönelsede yinede ülkelerin belli bir zaman aralığına kadar nükleer santral kurma aşamaları bulunmaktadır. Her ne kadar 2011 yılında Japonya'da meydana gelen deprem ve tsunami felaketleri sonucu santrallere zarar gelmesi ile gözü korkan devletlerin yaklaşık 2030 kadar nükleer santral projelerine devam edecekleri gözüküyor
Aşağıda ki tabloda görüldüğü gibi 2030 yılına kadar yaklaşık 164 adet daha nükleer santral projesi bulunmaktadır. 317 reaktör ise nükleer programlarda adı geçmektedir.
TÜRİYE'DE DURUM NEDİR
Ülkemizde de son zamanlarda yeni kanuni düzenlemelerle birlikte Sinop Akkuyuda nükleer santral çalışmaları başlamış bulunmakta ve çok değil yaklaşık 10 yıla kalmadan Türkiye'de nükleer santraline kavuşmuş olacak tüm bu gelişmeler olurken eleştirisel yaklaşımlar görüyoruz tabiki söz konusu eleştirileri yapanların kesinlikle çok ama çok haklı nedenlerinin olduğunun kanaatindeyim. Ama çok karamsar olmamak çünkü biz yenilenebilir enerji kaynağı olarak zengin bir ülkeyiz ama kullanmada biraz daha kendimizi geliştirmeliyiz.
Nükleer santraller gerekli önlemler alındığı zaman ve akıllıca kullanıldığı zaman hem çok büyük bir nimet hemde dışa bağımlılığı enerji bakanlığının yaptığı açıklamalara göre 7.2 milyar dolar azaltan bir enerji kaynağı ve korkulanın aksine yeni dünyada yapılan nükleer santraller artık 2. Sınıf kalitede yani eski 1.sınıf kaliteye göre daha güvenli ve daha dikkatli bir şekilde yapılıyor özelliklede Çernobil faciasına neden olan santrallerin 1.sınıf ve eski kalitede olduğu şimdiki yapılan santrallerin buna Türkiye de dahil daha güvenli ve daha dikkatli yapıldı söylenebilir. Özelliklede Sinop'ta yapılan santralinde Uluslararası bir denetleme belge niteliğinde olan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunu alıp gerekli testlerden geçtiğine dairde kanıt olmaktadır.
Sonuç olarak küreselleşen global bir dünyada yaşıyoruz bu küreselleşme ve serbest ticaret arttıkça hiç şüphesiz rakiplerimizde artıyor ve biz Türkiye olarakta artan bu ticarette bu rekabet ortamına ayak uydurabilmek için bize bahşedilen enerji kaynaklarını en iyi şekilde kullanmalıyız ve değerlendirmeliyiz
KÜRESELLEŞEN DÜNYADA YENİ BİR ENERJİ KAYNAĞI KAYA GAZI (ŞEYL GAZI)
Hidrolik çatlatma amacıyla kullanılan çatlatma sıvısı %97,5 oranında su,% 2,5 oranında ise ince kum ve bazı kimyasallardan oluşur. Bu sıvı kuyuların içine çok büyük bir basınçla verilir.Böylece kaya gazının bulunduğu bölgede çatlaklar ve kılcal damarlar yaratılır.
Çatlatma sıvısındaki ince daneli kum açılan çatlakların içine girer.Hidrolik çatlatma işleminin sonunda basınç kaldırıldığında bu madde ince çatlakları açık tutarak kaya gazının toplanmasını ve kuyuya doğru akışını sağlar. Tüm bu işlemler yapılırken sismolojik etkilere ,küçük çaplı depremlere neden olunabiliyor çünkü kilometrelerce yerin altına önce doğrudan sonra yatay olarak giriyorsun ve sonra suyun basıncı ile yeraltında patlamalar yaratıyorsun ve yer yerinden oynuyor tabiki bu işlemler yapılırken hangi teknoloji seviyesi kullanılır ve bu etkiler minimum seviyeye indirilir mi? bilmiyoruz zaman bunu bize gösterecektir.
Sonuç olarak gün geçtikçe enerji kaynakları tükenmeye yüz tutmaya başlayınca ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi arttıkça aynı anlattığımız kayaç gazı gibi daha nice enerji kaynakları adından söz ettirecek ama insan şu soruyu kendi kendine soruyor ülkemiz enerji kaynakları olarak dışa bağımlı olarak biliniyor özelliklede doğalgaz ve petrolde ,ama bahsettiğimiz kayaç gazının doğal gazın ayrıldığı kayaçların gözeneklerinde kalan kalıntı bir gaz olduğunu biliyoruz ve ABD 'de EIA Dairesinin verdiği istatistiksel analize baktığımızda topraklarımızın altında 651 milyar metreküp kullanılabilir Kaya gazının varlığından bahsediliyor ve bu doğal gazın kayaçlarda ki kalıntısı bu düzeyde ise nasıl oluyorda Kaya gazını oluşturan DOĞAL GAZ topraklarımızda bulunmuyor burası işte çok meçhul!!!
GÜRKAN DANIK
29 Ağustos 2015 Cumartesi
İŞSİZLİK PROBLEMİNE FARKLI YAKLAŞIMLAR
FAİZ ORANLARI İLE İLGİLİ DİYOLOGLAR
ABD VE RUSYA ARASINDAKİ KÜRESEL SATRANÇ
Rusya'nın Arabistan'da 16 nükleer santral inşaa edeceği belirtildi. Rusya'yı ekonomik anlamda çökerten brent petrol varilinin 44 dolara düşmesi artık tarih oldu. Suudi Arabistan'ın yeni dönemde üretimi azaltacağı ifade edildi. Prens Selman, Suriye ve Esad'la ilgili de Putin'i ikna etti. Suudi Prens'in Türkiye ve Katar'la Suriye konusunda aynı düşüncede olduklarını ve Rusya'nın da bu düşünceleri paylaşmasını istediği iddia edildi. Putin de bu konuda geri adım attı. Kral Abdullah döneminde Arabistan'ı bir eyalet gibi gören Washington, yeni Kral Selman'la birlikte art arda darbeler aldı. Uzmanlar, "Türkiye, Arabistan ve Katar'la, Rusya'nın büyük güç olacağı kesin" dedi.