5 Mart 2020 Perşembe

Göç Meselesi Şımarık Yunanistan Kendi Tarihini Unutmasın





Ülkemiz son haftalarda birçok duyguyu kendi bünyesinde yaşıyor. Üzüntüyü, kederi, insanlığı, kahramanlığı ve şehadeti...
Türkiye tüm bu duyguları en içten düzeyde yaşıyor iken Şanlı Türk Ordusu sınır ötesinde başlattığı Bahar Kalkanı Harekâtı ile emsalsiz bir kahramanlık örneği göstermektedir. Bununla birlikte Türkiye son günlerde Avrupa’ya hareket eden göçmenleri unutmayıp, sınırda Yunan kolluk kuvvetlerinin tüm zulmüne ve zalimliklerine gözlerini kapayamıyor ve adeta tüm dünyaya insanlığı öğretiyor.
Yukarıda bahsettiğimiz tüm bu gelişmeler yaşanırken Avrupa’nın şımarık çocukları (Yunanistan-Bulgaristan) ise tarihsel karakterleri doğrultusunda aynı saldırganlıklarını icra ediyorlar.
27 Şubat’ta İdlib’de 34 askerimizin şehit olmasına neden olan alçak saldırı sonrası hem güvenliğimizi tehdit eden rejim unsurlarına karşı harekâtımız başlamış hem de Türkiye’de bulunan mültecilere sınır kapıları açılmış ve “Açık Kapı Politikası” devreye sokulmuştur. Sınır kapılarının açılması, 18 Mart 2016 mutabakatına 5 yıldır sadık kalmayan AB’ye karşı, mülteciler için tampon bölge konumuna son vererek mültecilerin artık zorla ülkede tutulamayacağını, halihazırda İdlip’ten gelmekte/gelecek olan akın ile tek başına mücadele edemeyeceğini deklare etmiştir.
Yunanistan üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen 100 bine yakın göçmen sınırı geçmiş ve binlerce göçmen Edine sınır kapısından Yunanistan’a dayanmıştır. Birçok sivili haksız yere darp ederek, binmiş oldukları botları şişleyerek, üzerlerine gaz bombası, biber gazı ve hatta ve hatta sivillerin üzerine gerçek mermilerle ateş edenlerin insanlık namına konuşabilecekleri tek bir kelime dahi yoktur.
Türkiye’nin şanlı tarihinden gelen muhacirlere ensar olma anlayışını bu kuduruk zihniyete anlatmamız mümkün değildir. Bizler 10 yılı aşkın süredir ülkelerinden zorla alıkoyulan ve zulme uğrayan mültecileri ağırlıyoruz. Bu zamana kadar göç faaliyetlerinden doğal kaynaklanan sosyal, kültürel, toplumsal ve ekonomik çatışmalar ve zorluklar yaşadık ama asla bize sığınan hiç kimseyi yarı yolda bırakmadık, zulmetmedik.
Yunanistan kendi tarihini sık sık unutuyor ya da hatırlamak istemiyor, hafıza noksanlığı olan bu topluluğun avare hareketler yapması şüphesiz geçmişin yaşattığı derin izlerdir. Daha düne kadar kendini bilmez deni ruhlu bir serserinin yunan meclisinde ŞANLI TÜRK BAYRAĞIMIZI yırtması hiç şüphesiz 9 Eylül’ün zihinlerde bıraktığı hazmedemeyiştir.
Edirne kapılarında sivil halka her türlü şiddeti uygulayanlar 1942 yılında Alman Nazilerinden kaçıp döneminde Suriye Mülteci Kamplarına sığındıklarını asla unutmasınlar. İkinci Dünya Savaşı yıllarında şuanda şiddet uyguladıkları o insanların topraklarında mülteci kamplarına sığınıp yiyecek ve giyecek yardımı aldıklarını da asla unutmasınlar.
Yunanistan eğer insanlık namına bir şey yapmak istiyorsa sınırlarını açmalı sivillere uyguladığı sert müdahaleye son vermeli ve onların güvenli bir şekilde Avrupa’ya intikallerini sağlamalıdır.   Yunanistan ülkesine gelen mültecilerin Uluslararası Koruma Başvurularını alarak onlar hakkında taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri yerine getirmelidir.

Sınırda mültecilere uygulanan tüm şiddet ve zulüm 1951 Cenevre Sözleşmesini askıya alınmasını ve Avrupa İnsan Haklarının İhlali anlamına gelir. Batının insan haklarını sözde ve kâğıtta göstermelik olarak kullandığı dönemler artık geride kalmıştır. Ortadoğu’da bir insanlık dramı yaşanırken herkes elini taşın altına koymalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Sözlerime son verirken Milletimizin kadim ruhunu ve Devletimizin sonsuz bekasını korumak uğruna en büyük mertebeye yükselen aziz şehitlerimizi rahmet ve minnet ile anıyorum…