23 Aralık 2017 Cumartesi

ULUSAL VARLIK FONLARININ KAYNAKLARI



Küresel dünyanın her geçen gün değişen ekonomik konjektüründe ülkelerde bu değişikliğe ayak uydurmaya çalışmaktadır. Finans sisteminde her geçen gün farklı uygulamalara şahit olmaktayız. Ülkeler hem kendi mevcut durumlarını hemde gelecek nesilleri için ekonomik birikim yapmakta ve bu birikimlerin sürekliliğini sağlamanın çabasını vermektedirler. Ülkelerin içinde bulundukları siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel şartlar zaman zaman söz konusu bu birikimlerin sağlanması için zorluk çıkarsada bazı enerji ve emtia zengini ülkelerin uyguladıkları yeni fonlar bu birikimleri desteklemektedir.
İngilizcede Bağımsız Varlık Fonları (Sovereign Wealth Funds) olarak kabul gören ulusal varlık fonları dünya finans sisteminin son günlerde en çok tartışılan konusu haline gelmiştir. Döviz rezervleri bakımından zengin olan ülkelerin söz konusu bu zenginliklerinin, resmi rezervlerin (Döviz,altın) dışında enerji, emtia, hisse senedi, bono ve tahvillerinden elde ettikleri kazanç fazlalıklarını avantajlı ve karlı bir şekilde kullanarak gelecek nesillerede sürdürülebilir kalkınma yolunda destek olmak için kurulan fonlara Ulusal Varlık Fonları (Sovereign Wealth Funds) denilmektedir.
Ülkelerin resmi rezervleri dışında meydana gelen birikimlerini değerlendirmeyi amaçlayan bu fonlardan beklenenler ülke ekonomisinde zaman zaman meydana gelebilecek ani şoklara ve konjektürel dalgalanmalara karşı olumsuz etkileri azaltmak istikrarlı bir işleyiş sağlayabilmek ve gelecek nesillere refah aktarımı sağlamaktır. Uluslararası Varlık Fonlarından beklenen bu faktörlerin gerçekleşebilmesi için söz konusu bu fonların varlıklarının getirilerde karşılaşılabilecek her türlü riskten yüksek olmasınada bağlıdır. 
Dünya genelinde 40’tan fazla ülkede yaklaşık 80’e yakın varlık fonu kurulmuştur. Bu fonların toplam büyüklüğü ise 7,5 trilyon dolara ulaşmış ve ilerleyen süreçlerde daha da artacağı beklenmektedir. Söz konusu fonların yapısı ise ağırlıklı olarak enerji kaynaklarından (petrol,doğal gaz) oluşturulmuşken, geri kalan fonlar ise ihracat fazlalığı ve finans piyasalarından elde edilen kazançlardan oluşturulmuştur.
Dünyada ki en büyük Uluslararası Varlık Fonlarına sahip ülkelerden kısaca bahsedecek olursak bu ülkelerin başında Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Arap Emirlikleri, Norveç, Suudi Arabistan, Kuveyt, Singapur, Hong Kong, Katar, Kazakistan ve Rusya gelmektedir. Bu saydığımız ülkelerin kurmuş oldukları fonların bir kısmı petrol-gaz ürünlerine dayanırken bir kısmıda petrol dışı emtia, cari işlemler fazlalığı ve finans piyasalarından elde edilen fazlalıkların değerlendirilmesi ile oluşturulmuştur.
1950’li yıllarda özellikle ani petrol geliri elde eden Körfez ülkelerinde uygulamaya koyulan varlık fonları daha sonra Asya ülkelerinde uygulanmaya başlanmıştır. Ülkemizde ise 26 Ağustos 2016 tarihinde  Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş. 50 Milyon TL sermayeli bir anonim şirket olarak kurulmuştur. Kuruluş aşamasında yapılan açıklamada ise sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek olarak açıklandı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra gündeme yeniden gelen Türkiye Varlık Fonu, Türkiye’nin stratejik varlıklarını geliştirmek, değerlerini artırmak ve böylece ülkemizin öncelikli yatırımları için kaynak sağlamayı amaçlamayı misyon olarak belirlemiştir. Türkiye Varlık Fonuna 5 Şubat 2017 tarihli 29970 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2017/9756 sayılı karar ile birlikte özelleştirme kapsam ve programında bulunan varlıklar ve kuruluşlar Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Bu kuruluşlar ise başlıca: Ziraat Bankası, Türksat, BOTAŞ, BİST, Eti Maden, Türk Hava Yolları, PTT, Çaykur, Boru hatlarının hazineye ait olan hisseleri ve Halk Bankası’nın özelleştirme içerisinde bulunan programları ve paylarıda bulunmaktadır.     
Ülkemizde yeni bir uygulama olması ile birlikte dünya finans sisteminde gün geçtikçe kendinden söz ettiren Ulusal Varlık Fonları ilerleyen ekonomik konjektürde ülkelerin hem birikim kaynağı, hemde olası risklere karşı uygulamaya koyacağı bir argüman haline gelmektedir. Yeni Dünyanın ekonomik düzeninde ülkeler kendi ekonomik alt yapılarını korumak, stratejik hamleler için kaynak sağlayabilmek ve gelecek nesil içinde sürdürülebilir kalkınmanın temelini atma doğrultunda bu fonların varlığı ve kullanımı ülkeler arasında gün geçtikçe daha da yaygınlaşacaktır.

Ulusal Varlık Fonu Tanım ve Kavram:
Uluslararası Varlık Fonlarının dünya finans sisteminde ki evrensel ismi İngilizceden gelme tabiri ile “Sovereign Wealth Fund” olarak geçmektedir. SWF’nin Türkçe’de anlamı ise  “Varlık Fonu” veya “Refah Yolu” anlamına gelmektedir. Uluslararası Varlık Fonları dünya ekonomi literatüründe ismi Sovereign Wealth Fund olarak geçse de şu zamana kadar kurulmuş olan uluslararası varlık fonları kuruluş amacı ve şekline göre şirket ve holding ismi de almaktadır.
Ulusal Varlık Fonları hakkında çalışma ve analiz yapan Egemen Servet Fonları Enstitüsü’nün (SWFI) varlık fonlarına yönelik tanımına göre geleneksel ödeme dengeleri ya da para politikası amaçları için para otoriteleri tarafından tutulan döviz varlıkları, geleneksel anlamda devlet teşebbüsleri (KİT’ler), devlet çalışanlarının emeklilik fonları ve kişilerin menfaati için yönetilen varlıklar olarak tanımlanmaktadır. [1]
Uluslararası Varlık Fonları’nın temel amacı her geçen gün değişen dünyanın finans sisteminde ülkelerin resmi rezervleri (döviz-altın) dışında enerji- emtia[2] ve finans sisteminde ki gelişmeler doğrultusunda elde etmiş olduğu kazançları verimli bir şekilde kullanabilmek, ekonomik konjektürde karşılaşılabilecek her türlü risk ve kriz ortamına karşı mevcut varlıklarını koruyabilmek ve bu mevcut kaynakların devamlılığını sağlayarak ileri ki nesillere sürdürülebilir kalkınma yolunda katkı sağlayabilmektir.
Devletler, ellerinde bulunan varlıkları yurt içinde veya yurt dışında, ülke ekonomisine katkı sağlaması amacıyla uzun vadeli stratejik yatırım araçları olarak kullanmak­tadır.(Karag & Ko, 2016:8) Genellikle ülkelerin bütçe ve cari işlemlerden elde ettikleri fazlalıkları değerlendirerek oluşturulan ulusal varlık fonları enerji-emtia mallarına yönelik olabileceği gibi farklı finansal enstrümanlardan elde edilen kaynaklarla da oluşturulabilmektedir. Ulusal Varlık Fonlarının mevcut rol ve uygulamalarını daha iyi bir şekilde anlayabilmek birçok ülke ekonomisine yardımcı olabilmektedir. İç politika çerçevelerini güçlendirmek ve endişeleri hafifletmek için UFV’lerle korumacı baskılar azaltılabilir. Ülkeler kurmuş oldukları bu fonlarla birlikte karşılaşabilecekleri iç ve dış şoklara yönelik önlemlerde alabilmektedir. Kısa vadede döviz kurlarında ve finansal piyasalarda meydana gelebilecek dalgalanmaların bertaraf edilmesi, tasarrufların arttırılması ile birlikte, uzun vadede ise alt yapı projelerini desteklemek ve kaynak sağlayabilmek içinde kullanabilmektedir. Türkiye’de kurulan Varlık Fonu’nun da en büyük amaçlarından biriside bu şekildedir.
Ulusal Varlık Fonlarının diğer fonlardan ayıran önemli bir özelliği vardır. Daha önceden ülkelerin kurmuş olduğu ve finans sisteminin alışkın olduğu mevcut fonlar bilinen anlamda yatırım fonları, hedge fonlar vb. diğer kolektif yatırımlardan ayıran özellik, varlık fonlarının sadece, bu fonların kaynak sağlayan ilgili devletin kontrolünde olmalarıdır.(Akbulak & Akbulak, 2008:238,239)
Ülkelerin birçoğu açık ekonomi prensibine sahip olduğu için ülkelerin mevcut ekonomik sistemi de UVF’lerin gelişimi ve yayılışına da katkı sağlamıştır. Özellikle tasarrufların uluslararası arenada dolanımı ile birlikte fon sahibi ülkelerin yaptıkları yatırımlar, yatırımların yapıldığı ülkelerin ekonomik gelişimine ve kalkınma düzeyine de katkı sağlamıştır. 2000’li yıllarla birlikte gelişmekte olan ülkelerin diğer ülkelere yaptıkları yatırımların hızının artması UFL’lerin kurulmasına yönelik önemli bir teşvik olmuştur. 2000- 2006 döneminde, Çin’in ülke dışına doğrudan yatırımları 6.9 kat, Rusya’nın ülke dışına doğrudan yatırımları 5.9 kat ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin ülke dışına doğrudan yatırımları ise 37 kat artmıştır.[3]
Ulusal Varlık Fonlarının Kaynakları:

Ulusal Varlık Fonlarına sahip olan ülkelerin bu fonları kurarken kullandıkları kaynaklar genelde dış ticaret fazlalıkları, finansal işlemlerden ve doğal kaynaklardan elde edilen kazançlardan oluşmaktadır. Söz konusu fonların sermaye kaynakları  emtia ve emtia dışı olarak ayrılmaktadır. Emtia kaynaklarına dayalı varlık fonlarının yapısı petrol, doğal gaz ve diğer doğal kaynakların ihracatından elde edilen kazançlardan oluşurken, emtia dışı kaynaklara dayalı kurulan varlık fonlarının yapısı ise tasarruflardan, özelleştirmelerden, cari işlem fazlasından ve döviz rezervlerinden oluşmaktadır.
Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE, Katar, Norveç ve Rusya gibi ülkeler dünyanın en büyük petrol kaynaklı fonlarına sahipken yüksek ihracat yoluyla önemli cari fazla oranla­rı yakalayan Çin, Hong Kong ve Singapur gibi ülkelerde de emtia dışı kaynaklardan elde edi­len fonlar bulunmaktadır. (kaynak eklenecek SETA nın kaynağı) Tablo 1.1 de gösterildiği gibi söz konusu ülkelerin kurmuş oldukları ulusal varlık fonlarının isimleri, sermayeleri ve kaynakları gösterilmiştir. 
2016 yılının mart ayı ile birlikte 7,5 trilyon dolarlık bir kapasite yakalayan ulusal varlık fonları ilerleyen süreçlerde daha da önem kazanması beklenmektedir. Dünyada yaklaşık 40’dan fazla ülkede 80’e yakın varlık fonu mevcuttur. Bu fonların coğrafi dağılımı ise doğal kaynak zengini Ortadoğu ve Orta Asya ile ihracat ve finansal işlemlerin merkez konumu olan Uzak Doğu  bölgesinde yoğunlaştığını görmekteyiz. 


ÜLKE
EGEMEN SERVET FONU ADI
VARLIKLAR
(USD)
BAŞLANGIÇ
MENŞEİ
NORVEÇ
Devlet Emeklilik Fonları- Global
998,93
1990
SIVI YAĞ
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ
Abu Dhabi Yatırım Otoritesi
828
1976
SIVI YAĞ
ÇİN
Çin Yatırım Ortaklığı
813,8
2007
SİGARA EMTİA
KUVEYT
Kuveyt Yatırım Otoritesi
524
1953
SIVI YAĞ
SUUDİ ARABİSTAN
SAMA Holdings
514
1952
SIVI YAĞ
HONG KONG
Hong Kong Parasal Otorite Yatırım Portföyü
456,6
1993
SİGARA EMTİA
SİNGAPUR
Singapur Yatırım Kurumu Hükümeti
359
1981
SİGARA EMTİA
KATAR
Katar Yatırım Otaritesi
320
2005
PETROL GAZI
İRAN
İran Ulusal Kalkınma Fonu
91
2011
PETROL GAZI
RUSYA
Ulusal Refah Fonu
72,7
2008
SIVI YAĞ
KAZAKİSTAN
Kazakistan Ulusal Fonu
64,7
2000
SIVI YAĞ
ABD- Alaska
Alaska Daimi Fonu
61,5
1976
SIVI YAĞ
ABD-Teksas
Teksas Daimi Okul Fonu
37,7
1854
PETROL VE DİĞER
AZERBAYCAN
Devlet Petrol Fonu
33,1
1999
SIVI YAĞ
YENİ ZELANDA
Yeni Zelanda Süper Kuruluş Vakfı
28,5
2003
SİGARA EMTİA
UMMAN
Devlet Rezerv Fonu
18
1980
PETROL GAZI
ŞİLİ
Sosyal ve Ekonomik İstikrar Fonu
14,7
2007
BAKIR

Kaynak: SWF Institute, https://www.swfinstitute.org/sovereign-wealth-fund-rankings/ (Erişim tarihi 21 Aralık 2017)
Genel olarak bakıldığında ulusal varlık fonları arasında ki sıralamada varlıkların büyüklüğü bakımından Norveç’e ait olan “Devlet Emeklilik Fonları-Global” fonunun ilk sırada yer aldığını görüyoruz (Tablo.1). Fonların mevcut menşeileri ise doğal kaynaklardan ve emtialardan oluşmaktadır. 

[1] Sovereign Wealth Fund İnstute (SWFI) https://www.swfinstitute.org/sovereign-wealth-fund/ Erişim Tarihi (04.12.2017)
[2] Günümüzde bireyler kendi şahsi yatırımlarını enerji-emtia mallarına yönelik yapabilmektedirler. Emtialar ticarete konu olabilecek her türlü mala denilmektedir. Emtia malları sanayi metalleri, değerli madenler, enerji kaynakları, hammaddeler, tarım ürünleri, orman ürünleri, kimyasallar vb olmak üzere geniş bir alanı içermektedir.
[3] David Marchick, Sovereign Wealth Funds and National Security, OECD/City of London Conference, March 31, 2008

11 Kasım 2017 Cumartesi

BU HAFTA DOLARDA REKOR BEKLENEBİLİR



Ekonominin nabzı döviz kurları üzerinden oldukça sert bir şekilde atıyor. Türkiye-ABD arasında yaşanan vize gerginliği hala tam anlamı ile çözülmüş değil her ne kadar Başbakan Binali Yıldırım ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence arasında piyasaları iyimser etkileyen bir görüşme gerçekleşsede piyasalardaki volatalite hala çok hareketli Türkiye'de son açıklanan enflasyon verileri,vize gerginliği ve jeopolitik riskler hala devam ediyor bu hafta maalesef ciddi seviyelerde değer kaybeden Türk Lirası önümüzdeki haftalarda da kayıplarına devam edebilir. ABD'de ve Avro bölgesinde açıklanacak ekonomik veriler 13-17 Kasım sürecinde ekonominin gidişatı hakkında bize yol gösterecek ,özellikle bu hafta içerisinde ABD'de açıklanacak olan ekim ayı TÜFE rakamları,Almanya'daki büyüme göstergeleri,Trump'ın yapmayı planladığı Asya gezisi ve ülkemizde açıklanacak cari açık ve yıl sonu enflasyon beklentileri ekonomiyi etkileyecek haberler olacaktır. 

Dolarda geçtiğimiz hafta meydana gelen ani yükselişler kur seviyesini 3.90 seviyelerine kadar çıkarmıştı. Hafta içinde sert yükseliş gösteren USD/TRY kuru, bugün 3,88 denemesinin ardından 3,8560 seviyesine geriledi, yeni haftada 3,82 desteğinin korunması durumunda kurdaki artış devam edebilir. FED yetkililerinin Aralık ayında faiz üzerinde yapmayı planladıkları artış ABD ekonomisinden gelecek iyimser beklentiler ile hız kazanabilir. Bu durumda da önümüzdeki haftalarda döviz kurunda özelliklede dolarda 3.90 seviyesinin üstünde yeni rakamlar görebiliriz. 

Avro ise dolar ve altında olduğu gibi değerindeki artışı sürdürüyor şuanda 4.50 seviyesinde olan Avro piyasa analizleri doğrultusunda trent analizlerde alıma yönelik bir seyir izliyor. 
Güvenli liman altın ise belki bu hafta yatırımcısının yüzünü güldüren en iyi emtia ürünü oldu. TL’de yaşanan sert kayıplarla yükselişe geçen Gram Altın,160 TL üzerine çıkarak rekor kırdı. Tahminlerimiz doğrultusunda önümüzdeki aralık ve ocak aylarında dolardaki artış daha da ilerlerse altın fiyatlarındaki yükselişte aynı etki ile devam edecektir. 

Sonuç olarak ülkemiz için ekonomik gündemde aralık ve ocak ayları çok büyük bir önem taşıyor ülkemiz önümüzdeki bu iki aylık süreci ekonomik anlamda çok iyi değerlendirmek zorundadır. Oyun kurucuların ve kirli organizasyoncuların hedef gösterildiği ülkemiz son günlerde ekonomik konjektür üzerinden saldırıya uğramaktadır. Bu yüzden bu kadim topraklarda yaşayan bizler ise her alanda ülkemizin yanında olup bize emanet edilen ve son zamanlarda göz dikilen bu topraklara son nefesimize kadar sahip çıkmalıyız. 

Unutmayın Cennet Mekan Sultan Abdülhamit Han'ın dediği gibi 21.Yüzyılda köleliğin tanımı borçlanmaktır. 

Gürkan DANIK
BŞEÜ Öğrenci Konsey Başkan'ı 
Kızılelmaya Selam Olsun

14 Ekim 2017 Cumartesi

DOLAR VE AVRO ÜZERİNDE BU HAFTA GERÇEKLEŞEBİLECEK SENARYOLAR



Bütün dostlarıma sevdiklerime hayırlı günler diliyorum yaklaşık 2-3 haftalık bir süreçte yaşamış olduğum yoğunluktan dolayı yeni çalışmalarımız biraz gecikti. Bundan dolayı okurlarımıza özür dileklerimi sunuyorum bu hafta yazacaklarımız  Son günlerde yurtdışından ve yurtiçinden gelen birbirine etki alanı yüksek olan konulardaki gelişmeler ve değişimler olacaktır.

Son iki haftada ekonomik ve siyasi süreci etkiliyor. Yurtdışında özelliklede ABD kaynaklı gelişmeler piyasaları yine olabildiğince sarsıyor ABD'nin şuanki ekonomik durumuna bakacak olursak son aylara göre kendi verilerinde azda olsa bir toparlanma gözüküyor izlenimi versede her yeni açıklanan bir veri ABD'nin canını sıkıyor en son açıklanan ABD TÜFE rakamları beklentilerin altında kaldı. ABD için önemli bir gösterge olan Michigan endeksi TÜFE'de ki düşüşü telafi edemesede beklentilerin üzerinde geldi. Michigan Tüketici Güven Endeksi, Ekim’de 95,0 beklentisine karşın 101,1 gelerek yaklaşık 13 yılın zirvesine yükseldi. Bununla birlikte FED yetkililerin ise yapmış oldukları açıklamalarda enflasyonun hala istenilen düzeyde gerçekleşmemesi sonucu olası faiz artışlarının Orta-Uzun vadeli olabileceğini bize gösteriyor. 
Özelliklede son aylarda ABD'de yaşanan büyük kasırgaların ortaya çıkardığı maliyetin etkisi devam ediyor. Jeopolitik anlamda son günlerde Kuzey Irak meselesi ve ABD'nin İran'a yönelik yaptırım açıklamalarıda piyasaların ileriye dönük seyrini değiştirecek gibi gözüküyor. 

Son günlerde ABD ve Türkiye arasında yaşanan vize gerginliği döviz kurlarında ciddi bir şekilde dalgalanmalara neden oldu. 
Dolar-avro ve altın fiyatlarında meydana gelen ani yükselişler sonucu Türk lirası için bu haftanın iyi bir şekilde geçtiği söylenemez özelliklede dolarda meydana gelen 2-3 haftalık yükselişin etkileri ve son yaşanan jeopolitik ve siyasi olaylar sonucunda böyle bir sonucun çıkması beklentiler içerisinde idi. 
Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu durum İdlibe yönelik askeri harekat,ABD ile vize gerilimi,MTV oranları üzerinde ki kararsızlık sonucu kurlarda bu şekilde bir yükselişin olması hem yurtdışı hemde yurtiçinde yaşanan olayların doğal bir sonucu ve yansımasıdır. 

Döviz Kurlarında Yeni Haftada Neler olabilir

Öncelikle ABD'de açıklanan son enflasyon rakamlarının istenilen seviyede gelmemesi (TÜFE, Eylül’de %0,5 ve çekirdek TÜFE %0,1 artış göstererek beklentileri karşılayamadı. Ağustos’ta yükseliş gösteren enflasyon Eylül’de tekrar gerileyerek %2.0 hedefinden uzaklaşıyor) ve FED'in tutanaklarında ki kaygı, doların bu hafta içerisinde değer kaybedebileceğini bizlere gösteriyor bu hafta içerisinde de FED yetkililerin yapacağı açıklamalar dolara yön verecek  Ülkemizde ABD ile yaşanan vize krizi sonrası ani bir çıkış yaparak 3,82 oranını gösteren dolar şimdi 3,63 seviyesinde ABD'den gelen veriler ile düşüşe geçen dolar bu haftada düşüş trendini devam ettirip oranını 3,50-3,60 aralığında gerçekleştirebilir. Avro ile ilgili ise bu hafta içerinde Euro bölgesinden gelecek veriler avro için yön gösterecek bununla birlikte Çin'den gelen verilerde etkili olacak...



Türk lirası için ABD'de açıklanan enflasyon verileri ile Dolarda yaşanan düşüş ile USDTRY kuru  3,6280 seviyesine kadar gerileyerek hafta başındaki kazançlarını geri verdi. TL bu haftaki kayıplarını kısmen kapatsada jeopolitik riskler devam etmekte TL bu hafta dolarda meydana gelecek tahmini düşüşler ile haftalık değer kazancı yaşayabileceği gibi mevcut askeri hareket ve siyasi gelişmeler doğrultusunda tam tersi bir durumda yaşanabilir. 

Sonuç olarak haftaya açıklanacak yeni verilere, Euro bölgesine, FED'in açıklamalarına,jeopolitik ve siyasi gelişmelerin izlenimlerine bakılarak ekonomik konjektürel hareketler gözlemlenecektir. 

Gürkan DANIK
BŞEÜ Öğrenci Konsey Başkan'ı 

5 Eylül 2017 Salı

DOLARDAN KAÇIN AVRO'YA GÖZ KIRPIN AMA ALTINI KUCAKLAYIN



Küresel ekonominin baş aktörleri ve para birimleri son haftalarda oldukça hareketli özellikle ABD merkezli yaşanan son olaylar ekonomik düzenin nabzını tutuyor dünya ekonomisinin tahtında oturan  ABD ,ekonomik anlamda iyi günler geçirmiyor.  ABD Başkan'ı Donald Trump'ın vermiş olduğu vaatleri gerçek anlamda sağlayamaması (özellikle ekonomik anlamda sağlık ve sosyal yaşam reformlarının güven vermemesi) ve Trump'ın kendine özgü politik tavırları, kuzey kore gerginliği, FED politikaları ve ABD'nin son ekonomik göstergelerinde meydana gelen olumsuzluklar küresel para birimi dolara zor anlar yaşatıyor. Ülkemizde özellikle yılbaşından itibaren 4.00 seviyelerini gören dolar kuru 3.41 seviyesine kadar düşerek dolar için son yılların en büyük düşme trendini bizlere gösterdi. (Şekil 1)

Endekste meydana gelen 92,80 ve Kuzey Kore'nin füze denemeleri ile ortaya çıkan jeopolitik risk sonrası 91 seviyesine kadar düştü. Doların bu derece aşağıda olmasının Trump'ın ekonomik güven vermemesi kadar FED Başkan'larının (Yellen ve Jackson Hole) söylemleri ve çekimser tavırlarıda etkili oldu. Kuzey Kore'nin özellikle Japonya üzerinden atmış olduğu uzun menzilli füze denemesi ve hidrojen bombası adeta ekonomi üzerinde anlık tsunami etkileri yaratıyor ve bu gerginliğin hala devam edeceği liderler arasındaki sözlü atışmalarla belli oluyor. 

ABD ekonomisinin son açıklanan verilerine bakacak olursak tüketici endeksi ve büyüme rakamları her ne kadar olumlu gelip doları belli bir seviyeye kadar (3,46 direnç noktasını kıramadı) beslesede açıklanan işsizlik rakamları (4,04) ve istihdam raporları beklentilerin altında gerçekleşti. 

Türkiye açısından bakıldığında piyasaların Kurban Bayram'ından dolayı kapalı olması ve ihracatta meydana gelen artış,yabancı sermayenin son zamanlarda özellikle Ortadoğu ve Afrika yönlü olarak ülkemize yönelmesi, hükümetin olumlu söylemleri, TCMB'nın sıkı duruşu ve politik belirsizliğin şuanlık olmayışı TL'ye güzel bir hafta yaşattı ve değer bakımından en üst sıralara taşıdı. Tabiki bu güzel havadislerin uzun dönemli olması hepimiz için en iyisi olacaktır. Devamlılığının sağlanması şarttır. Açıklanan son TÜİK verileri doğrultusunda ise Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Aylık %0,52 Arttı
TÜFE’de (2003=100) 2017 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,52, bir önceki yılın Aralık ayına göre %6,60, bir önceki yılın aynı ayına göre %10,68 ve on iki aylık ortalamalara göre %9,66 artış gerçekleşti. TÜİK verileri doğrultusunda enflasyon seviyesinin çift haneli rakamlara tekrar geri döndü, bu doğrultuda enflasyona yönelik planların zaman zaman ekonomik ve politik şartlardan dolayıda sağlanamadığını görüyoruz. 


Avro bölgesine bakacak olursak bu bölgeden gelen ekonomik göstergeler ABD'ye göre biraz daha iyimser ama jeopolitik risk her an etkin olup buradaki verileri de etkileyebilir. Almanya-Türkiye arasında ki gerginlik hala tam anlamı ile bitmiş değil bu nedenden dolayı avro TL'ye karşı biraz daha güçlü pozisyonda 

Tabiki birde güvenli limanımız altın var altın fiyatları dolarda meydana gelen bu çalkantıdan dolayı kendini besliyor yani güvenli liman anlayışını yatırımcılar için sağlıyor özellikle tüm gelişen piyasalarda doların düşüşü ile birlikte birçok yatırımcı varlıklarını ya altına ya da güvenli kağıtlara (tahvil bono vb) yönlendirdi. 

Peki ilerde neler olur

Öncelikle kendi şahsi düşüncem dolar önümüzdeki birkaç aylık süreçte yatırımcılar için popüler bir alan değil çünkü Kuzey Kore lideri ve Trump'ın jeopolitik riski tırmandıracak sözleri devam edecektir. ABD verileri ilerleyen zamanlarda olumsuz gelirse kuru 3.40'ın da altına çekebilir. Doları düşük bir orandan alıp ilerleyen zamanlarda kullanmak isteyen yatırımcılar içinde bu oranlar cazip gelebilir. Avro bölgesi daha iyimser gözüksede hala AB bölgelerinin ekonomik rahatlaması mevcut değil ama yatırım için değerlendirilebilir. Altın ise güvenli liman anlayışını her zaman olduğu gibi göstermekte yani özet olarak şunu söyleyebilirim. Dolardan kaçın avroya göz kırpın ama altını kucaklayın...

Gürkan DANIK

30 Ağustos 2017 Çarşamba

EKONOMİK ANALİZ DOLARA NELER OLACAK



Küresel ekonominin küresel para birimi Amerikan doları son günlerde bir çok ülkede değer kaybı yaşıyor ülkemizdeki kur düzeylerini dikkate aldığımızda yılın ilk aylarında 4 TL'yi bulan dolar kuru bu hafta 3.45 seviyesine kadar düşüş göstererek yılın en düşük seviyesini gördü. Endekste meydana gelen 92,80 ve Kuzey Kore'nin füze denemeleri ile ortaya çıkan jeopolitik risk sonrası zaman zaman 91 endeks seviyesini gören doların düşüş trendinin en sert halini bizlere göstermektedir. 

(ŞEKİL 1)

Dolardaki bu düşüşün en önemli nedenleri ise öncelikle ABD'de ki Trump yönetiminin ekonomi politikalarına olan güvensizlik ve Trump'ın ülke genelini ilgilendiren Sosyal-sağlık reformlarının ve vaatlerinin belirsizlik içinde bulunması ve ABD ekonomi patronları dediğimiz FED Merkez Bankasının Başkan'ları Yellen ve Jackson Hole'nin para politikasına yönelik çekimser konuşmaları doların güç kaybetmesinin en önemli nedenleri arasında gösterilmektedir. Özelliklede Kuzey Kore'nin Japonya üzerinden denediği uzun menzilli nükleer özellik taşıyan füze fırlatması hem ABD'yi hemde ABD ekonomisinin ateşini körükleyen etken oldu bu durumda da artan riskler sonucunda yerli ve yabancı yatırımcılar varlıklarını güvenli alanlara yönlendirdi özellikle altının ons fiyatında meydana gelen yükselme bunun en önemli etkeni oldu. 

Ülkemize bakacak olursak dolar kurunda ki bu düşüş bir çok gelişmekte olan para birimine olumlu yansıdığı gibi TL içinde güzel bir hafta oldu TL bu hafta değer kazanan para birimleri arasında liste başı oldu. Tabiki bu olumlu gelişmelerin nedeni uluslararası kuruluşların olumlu bakış açıları,TCMB'nın sıkı duruşu ve hükümetin ekonomide ki iyimser sözleri etkili olmaktadır.  

Peki Dolar Kuru ilerleyen günlerde Nasıl olacak 

Öncelikle kuru etkileyecek gelişmelerin uluslararası boyutuna ve göstergelerine bakacak olursak ABD'de açıklanacak iki tane temel gösterge ABD tüketici güven endeksi ve ABD istihdam raporu etkili olacak daha geçtiğimiz günlerde açıklanan tüketici güven endeksi ABD için olumlu geldi. ABD tüketici güven endeksinin 2-3 ayın zirvesinde beklenmedik bir şekilde yüksek gelmesi doları destekleyebilir ama asıl gösterge ise cuma günü açıklanacak ABD istihdam raporu olacak bu raporun iyimser gelmesi FED'in ilerleyen zamanlarda ki faiz kararını etkileyip faiz artırımı söylemlerini ateşleyebilir ve dolar kuru artış yönlü olabilir tahmini seviye (3,45-3,47)
ama eğer rapor sonucu istenilen seviyede olmazsa zaten şuanda politika kararsızlık ve jeopolitik risk içinde bulunan piyasayı gösterge olumsuzluğuda etkileyip dolar-TL kurunu 3,40-3,42 seviyelerine kadar düşürebilir. 

Sonuç olarak şuanda küresel piyasaların en büyük parası dolar bir kaç gündür kendine gelemiyor ama bu kalıcı bir sersemlik değil TL bu hafta güzel günler geçirmeye devam edebilir ama dolardaki ani iniş ve çıkışlar yatırımları yanıltabilir bu yüzden yatırımcıların hem ulusal hemde yerel ekonomik gelişmeleri gözden kaçırmamalarını düşünüyorum.  

Şekil 1 de Doların günlük seviyeleri ve düşüş trendi gösterilmiştir. 

Şekil 2 de ise doların trend ve teknik analizi, günlük ve saatlik analizlerin tahminine yer verilmiştir. 

Kaynakça:

*Mate Trader 4- Forex İşlem analiz grafiği, Gürkan DANIK

*İnvesting.com 

Gürkan DANIK