3 Ağustos 2018 Cuma

Türkiye-ABD Gerilimi ve Türkiye Ekonomisi İçin Yeni Fikirler ve Çözüm Önerileri

SON GÜNLERDE YAŞANAN ABD-TÜRKİYE GERİLİMİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN YENİ FİKİRLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Türkiye, son iki haftadır ekonomi ve siyasette meydana gelen ani gelişmelerle adeta bir beşik gibi sallanıyor. Temmuz ayı şüphesiz ülkemiz için çok zor geçti gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında meydana gelen tüm olaylar bizi yazın kavurucu sıcağından daha da bunaltan bir süreç yaşattı.

24 Haziran seçim sonuçlarından sonra Cumhurbaşkanlığı kabinesi belli olmuş ve özellikle ekonomi alanında kabinede sürpriz isimler ile karşılaşmıştık. Tüm bu süreçlerden sonra ise ABD ve Türkiye arasında yaşanan gerginlik hepimizin odak noktası oldu. Türkiye ‘nin yıllardır başına bela olan terör örgütlerine maddi, manevi ve fiziki yardımda bulunan Amerikalı rahip, daha doğrusu misyoner Andrew Brunson’ın tutukluluk kararının devamı ve hemen akabinde ev hapsi süreci ABD'yi oldukça rahatsız etti. Bölgedeki planlarını mevcut piyonları ile organize etmeye çalışan ABD ve onun kendini bilmez başkanı Donald Trump söz konusu misyonerin ABD’ye iadesini istedi. Türk yargısının bağımsız olduğunu vurgulayan Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cevabı ile Trumpın başkan yardımcısı Mike Pice, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanlarımıza yaptırım kararı aldıklarını açıkladı ve iki ülke arasındaki siyasi gerilim üst seviyeye çıktı.

İki ülkenin bu restleşmesi sonucunda dolar tarihi bir rekor kırarak 5.10 seviyesine kadar yükseldi. Ekonomi alanında meydana gelen değişimleri  aslında Temmuz Ayı’nın başından itibaren başladığını söyleyebiliriz. Özellikle yeni kabinede ekonomi kurmaylarının piyasanın beklemediği isimlerden oluşması, TCMB’nın bağımsızlığına yönelik şüpheler, yurtdışı gelişmelerle birlikte özellikle Dolar-TL Kuru ciddi bir volatilite yaşamış ve yönünü yukarıya doğru çevirmiştir. Bununla birlikte enflasyon rakamlarının haziran ayında 15 seviyesini aşması, TCMB’nin 24 Temmuz PPK toplantısında faizler ile ilgili aldığı kararın piyasa beklentilerine uymaması dolar kurunu daha da ateşlemiş ve son gelişmelerle de Türkiye-ABD gerginliği bu ateşe benzin dökmüş ve kur son yılların rekor seviyesi olan 5.10 düzeyini görmüştür.

Peki tüm bu gelişmelerden sonra yapılması gerekenler nedir? Ülke olarak, Millet olarak ne yapmalıyız nasıl bir tavır içerisinde olmalıyız işte tüm bu soruların cevabını şahsen uzun uzun düşündüm ve şu sonuçlara ulaştım.

1. Mevcut Türkiye Ekonomisi Hala Ciddi Anlamda Bağımlı Bir Ekonomidir.

Bu yargıyı ortaya atmanın en büyük kanıtlayıcı sebepleri yurtdışında meydana gelen veya yurtdışından bir kişiye ani bir müdahalede bile ekonomik göstergelerimiz saniyesinde etkileniyor, kurlar kontrolden çıkıyorsa bu konuda ciddi problemler var demektir. Türkiye son 15 yılda ekonomik anlamda çok ciddi ilerlemeler kaydetti ama hala önemli sektörlerde pazar konumundan, tüketici konumundan üretici alanına geçemedik. Özellikle sanayi ürünlerimizin %60-65’i ithal mallara dayanıyor ve bu malların çoğunun menşei ABD, işte bu nedenden dolayı ani kararlarda çok ani ve düzensiz seviyelerde volatilite yaşıyoruz. Cari açık seviyemiz ise neredeyse 50 milyar dolar civarında olup ekonomimiz için ciddi bir sorun olarak varlığını devam ettirmektedir.

2. Ekonomi Kurumları ve Kurmayları Maalesef Etkin Davranamıyor

Ekonomi kurumlarını ele aldığımızda TCMB’sı para politikalarını maalesef etkin bir şekilde kullanamamaktadır.
En basit örneği TCMB 24 Temmuz PPK toplantısında faiz ile ilgili kararını piyasaların beklentisi dışında kullanmıştır. Faizi yükseltmek tabi ki her zaman başvurulacak bir yol değildir ama kurun ateşini alabilmek zaman kazanabilmek için faiz silahını bazen yerinde kullanmak şarttır. Ekonomi kurmaylarına geldiğimiz zaman maalesef ekonomi alanında ki şahıslar yine piyasanın beklentisi dışında sürpriz isimlerden oluşmuştur. Teknokrat ve alanında uzman kişilerin varlığı maalesef şuanda gözükmemektedir.

3. ABD'yi Gerçekten Tanıyor muyuz?

ABD şüphesiz küresel dünyanın en büyük ekonomisi peki bu küresel gücün başkanları nasıl karakterde insanlar, bu insanların karekteristik yapısı yapacakları faaliyetlere yansıyor mu ? Şüphesiz yansıyor çünkü başkanlık yapacak kişinin hamlelerini sezebilmek için daha önceden uğraşmış olduğu alanlarda ki söylemleri faaliyetleri bizim geleceği okumamız için iyi bir argümandır.Diyelim ki Trump yerine Hillary Clinton yada Obama tekrar başkan olsaydı biz Clinton'un Dış İlişkiler Başkanlığı görevlerindeki söylemlerine, Obama olsaydı Obama’nın başkan iken yapmaya çalıştığı faaliyetlere bakıp tahminde bulunacaktık.

Peki Donald Trump'ı Nasıl Anlamalıyız

Trump’ın diğer başkanlarda olduğu gibi geçmişe ait bir siyasi yaşantısı çok yoktur. AMA Trump'ı anlamamıza yardımcı olacak en önemli faktör onun ABD'de İş dünyasında sergilediği hal, hareket, tavırlar ve faaliyetlerdir. Donald Trump Ülkesini adeta zamanın da kendi yönettiği şirketlerde uyguladığı metotlarla yönetmektedir. Bu metodun adı İngilizce tabiri ile FEAR (KORKU) metodudur. Trump’ın uyguladığı bu strateji söz konusu diğer ülkelere güç faktörünü ön plana koyarak korku, tehdit unsurlarını kullanıp baskı yöntemi ile istediğini elde etmektir.

Trump’ın 18 aylık başkanlık sürecinde Meksika sınırına duvar örmesi, Kuzey Kore ile savaşın eşiğine gelmesi, Kanada ile kavga etmesi, Çine ek gümrük vergileri koyup ticaret savaşları başlatması , demokratları hükümeti kapatma ile tehdit edip yasama kararlarına zora dayalı kabul ettirmeye çalışması , Kudüsü Israil’in başkenti ilan etmesi ve Türkiye'ye yaptırım kararları alması yukarıda saydığımız korku, tehdit ve baskı stratejilerinin en açık örneklerini oluşturmaktadır.

ÇÖZÜMLER:

1. Türkiye Ekonomisinin ihtiyacı olan tek şey uzun vadeli bir yapısal reform planı ve planın uygulanmasıdır. Ülke ekonomisi için öncelikle bizi dışa bağlayan faktörler belirlenmeli ve bu faktörler acilen minimum seviyeye getirilmelidir. Sanayi, AR-GE, Teknoloji, Endüstri 4.0 ve Yeni Nesil Tarım Uygulamaları ve Üretimi derhal hayata geçirilmelidir. İthalata konu olan ürünlerin üretimine hız verilmelidir. Özellikle enerji alanında yeni kaynakların bulunmasına önem verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti denildiği zaman bu ülke şu enerji kaynağı ile (belki bor belki de başka bir kaynak ile ) lider ülkedir izlenimi ve algısı yaratılmalıdır. Cari ve Bütçe açıklarını önleyici yeni stratejiler hayata geçirilmelidir.

2. Ekonomi Kurumlarının işlevi etkili hale getirilmelidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası BAĞIMSIZDIR. Bu söylem defalarca kez tekrar edilmelidir. Beklentiler iyi yönlendirilmelidir. Çünkü ekonomi algısal ve kırılgan bir olgudur. Beklentiler olumlu yönlendirilirse Ekonomik göstergeler otomatikman düzene girecektir.

3. Uzun vadeli planlar ha deyince gerçekleşmediği için gerçekleşme sürecine kadar kısa vadeli önlemler uzun vadeli planların önünü açacak şekilde yürütülmelidir. TCMB para politikası araçlarını ekonomi gidişatını iyi bir şekilde gözlemleyerek olumlu bir beklenti yaratacak şekilde kullanmalıdır.

4. ABD Başkanı Trump yerinde durmayacaktır. Bu onun karakteristik özelliğidir. O yüzden Trump’a karşı sağlam tavır korunmalı uyguladığı korku, tehdit ve baskı politikalarına karşı geri adım atılmamalıdır. 

Sonuç olarak tüm bu gelişmelere doğrultusunda bizim üzerimize düşen ve yapılması gereken birçok faktör bulunmaktadır. Ben sadece birkaçını saymak ve çözüm üretmek ile yetindim.
Her zaman yaptığımız gibi Ülke olarak bazı şeyleri iyi düşünüyoruz bazen güzel fikirler, projeler yeni uygulamalar ve stratejiler aklımıza geliyor niyetleniyoruz ve bir TÜRK gibi işe başlıyoruz ama aynı heyecan ile işi bitiremiyoruz yarım yamalak kalıyor bazı şeyler o yüzden kendimize gelelim YARIM KALMASIN HERŞEY TÜRKİYEM...

Gürkan DANIK/ EKONOMİST
03.08.2018
Kızılelmaya Selam Olsun...