24 Ocak 2017 Salı

EN BÜYÜK KIZILELMA GERÇEKLEŞİYOR BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE ÖZ BENLİĞE GERİ DÖNÜLÜYOR


Ülke olarak büyük bir değişim yaşıyoruz ve bu değişim öyle bir değişim ki binlerce yıldır bu milletin kendi öz benliğinin tekrar canlandığı has Türk töresinin artık adım adım sesinin duyulduğu ve bir zamanlar nal seslerimizin tüm dünyayı inletip bâtılın kıyamet mi kopuyor dercesine şaşırdığı günlerde ki gibi gümbür gümbür gelen bir değişimin sesini şimdiden duymaktayız Türkiye başkanlık sistemine artık yavaş yavaş adım atıyor ve sistem değişikliği gerçekleşiyor bakın burada dikkat edilmesi gereken bir husus var bu sistem değişikliğidir rejim değişikliği değildir. Bazı akli zihniyeti tersten çalışan grup bu anayasa değişikliklerinin rejimi değiştireceğini demokrasiden taviz verileceğini söylüyor öncelikle bu tür söylemlerde bulunanlar hiç kusura bakmasınlar anayasal literatürü ve bu işin bilimini ve ilmini bilmiyorlar madem bir bilgi eksikliği var bizler işin aslını öğretelim tabi bu kesim bizi dinlemek yerine kulaklarını kapatırsa ayrı mesele ama biz genede derdimizi anlatalım öncelikle eğer demokrasiden bahsedeceksek hiç kimse bize doğrudan demokrasinin varlığından bahsetmesin o bahsettiğiniz demokrasi maalesef eski antik yunanda kaldı bizde uygulanan demokrasi türü ise temsili demokrasidir. Millet kendisi doğrudan ülke yönetimine katılmaz kendini temsil eden temsilciler,vekiller seçer sonra o vekiller kendi aralarında Başbakan'ı bakanlar kurulunu ve hatta zamanında Cumhurbaşkanını seçiyorlardı ama bu işin özü 2007 yılındaki referandum ile değişti Halk yani Cumhur kendi Başkan'ını Cumhurbaşkanını kendi seçebilecekti ve bu doğrultuda seçimler gerçekleşti ve 10 Ağustos 2014 de halkın kendi özgür iradesi ile Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu aslında sistemin değişikliği 2007 yılındaki referandum ile gerçekleşti işin sadece bir ismi yoktu şimdi 2017 nin nisan ayında yapılması planlanan referandum ile hem bu işin ismi belli olacak hemde Yepyeni taviz vermeyen artık darbe anayasaları ile değil kendine özgü has yeni anayasası ile bambaşka bir Türkiye karşımıza çıkacak Allah'ın izni ile ,biz tekrar konumuza dönelim buradan hayırcılara sesleniyorum kendi düşünceleriniz tabiki olabilir sizin düşünceniz bu doğrultudadır eyvAllah bu konuda hiç bir sıkıntı yok ama hayır diyorsanız bunun mantıklı bir açıklaması olmalıdır. Tek adam söylemleri ile ,olur olmaz rejim yıkılacak gibi söylemler maalesef kimsenin umrunda bile olmayacaktır. Bu düşüncelerinizin çürütülmesi ise çok kolaydır. Tek adam diyorsunuz ,beyler burası Türkiye bu ülke, bu millet liderler topluluğudur tarihin sayfalarını bi zahmet geriye çevirin karşımıza bu millete baş olmuş bu milleti zafere taşımış nice liderler göreceksiniz Anadolu topraklarına göçmende önce geldiğimiz Orta Asya'da Tanrı dağlarının eteklerinde başımızda Başbuğ'umuz Oğuz vardı Anadolu'ya adım attığımızda başımızda Alparslan vardı Selçukluda Sultanımız Osmanlı'da Padişahımız Cumhuriyette Cumhurbaşkanı'mız ve şimdide 21.yüzyılın Yeni Türkiye'sinde ise bir liderimiz ve o liderimizde Başkan olacak ,isimler lakaplar önemli değil tarih bizim için önemlidir. 

Demokrasinin en iyi gerçekleştiği sistem başkanlık sistemidir. Neden mi şöyle açıklayalım neydi demokrasi ,halkın bizzat yönetime katılabildiği bir sistemdi şimdi parlamenter sistemi ele alalım halk gerçekten direk yönetime katılabiliyor muydu 2007 yılı öncesini düşünelim önce halk vekilleri seçecek sonra vekiller kendi arasında bakanlar kurulunu oradan Başbakan daha sonra gene zamanı geldiğinde yine aynı vekiller Cumhurbaşkanını seçecek peki halka ne oldu hani nerede halk, halk niye yönetime tam anlamı ile katılamadı neden kendini yönetecek kişiyi direk birinci el olarak seçemedi işte burada demokrasi tam anlamı ile gerçekleşmez istediğiniz anayasa hukuku kurallarına literatür kaynaklarına bakın bu tablo ile karşılaşacaksınız yukarıda bahsettiğimiz örneği birde parlemento kararlarında düşünün zaman kaybından başka bir şey değildir bu durum ama BAŞKANLIK sistemi böyle değil halk ilk merci olarak kendi Başkan'ını kendi elleri ile seçer ve onu orada tutanda halk olur onu oradan indirende işte burada sağlanır Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir anlayışı 

Evet BAŞKANLIK sistemi parlamenter sisteme göre serttir katıdır doğru ama şu canım ülkemin durumuna bir bakın dört tarafı düşmanla çevrili tarih boyunca hep bize sorun olmuş ülkeler dibimizde komşumuz ve daha ötesi yıllardır bitmeyen amacını ve alanını değiştiren terör belası ,güneyde cayır cayır yanan Orta Doğu ve bi de hain kelimesini bile utandıran tasmaları başka zihniyetlerin elinde olan FETÖ zerzevatları ve daha neler neler bırakında böyle bir ortamda biraz da biz sert ve katı olalım 

Bürokrasiye unutmayalım hani bir zamanlar el pençe divan durduğunuz otoritesinden korktuğunuz devlet kurumlarına gittiğinizde azarlandığınız o günler vardı ya onlarda geride kalacak çünkü kurumsal alt yapının en büyük sorunlarından olan ve Türkiye'ye çok büyük zaman kaybettiren bürokratik çember daralacak politik ilimde seçmen ve siyasi parti arasında bir bürokrasi çemberi vardır bu bürokrasi ne kadar geniş olursa seçmen ve siyasal partinin iletişimi o kadar azalır işte bu çemberin daralması ile mevcut partiler ile seçmenlerin arasında ki iletişimde artacaktır. BAŞKANLIK sistemi bu noktada da önemli bir adım olacaktır. 

Bu doğrultuda bu sistem belki yarı başkanlık sistemi partili Cumhurbaşkanı gibi tek tek büyük adımlar ile gelecek biz ve bizden sonra gelecek olan jenerasyon ise buna şahit olacak bu yeni sistem değişikliği öncelikle ülkemize,devletimize ve Yüce Türk Milletine hayırlı uğurlu ve bereketli olsun 

Kızılelmaya Selam Olsun 

Gürkan DANIK

14 Ocak 2017 Cumartesi

TÜRKİYE GÜNDEMİ "BU GEMİ BATMAZ "


Türkiye şüphesiz son zamanlarda çok büyük bir değişim süreci yaşıyor ve bu olağanüstü olaylar silsilesinin sonuçları da kendini var eden olay gibi olağanüstü oluyor her ülke için geçerli olan iki temel dengede meydana gelen değişimler hem birbirini etkiliyor hemde toplumun üstünde büyük bir etki oluşturuyor ekonomi ve siyasette meydana gelen en yeni ve güncel konular ülke içerisinde yaşayan en basit bireyden en büyük kurumsal bireye kadar herkesi etkiliyor ve bu etki-tepki olayı sadece şimdiki nesli değil ileri de bu toprakların üstünde yaşayacak olan yeni jenerasyonunda yaşam standartlarına yön veriyor. 

Ülkemiz şuanda iç istikrar ve dış istikrar ikilemi arasında gidip gidip geliyor siyaset alanında başkanlık sistemi ve yeni anayasa çalışmaları ekonomi alanında ise döviz kurlarının son durumu,faiz beklentileri,büyüme rakamları ve makro ekonomik göstergelerin son durumu tartışılıyor öncelikle şuan ki içinde bulunmuş olduğumuz durumun farkına varıp durumun ciddiyetini kabul etmek zorundayız hatalar varsa hataları eleştirilecek karakterde olup bunu adam gibi kabul etmek ve önlemini almak mecburiyetindeyiz şimdi konuları tek tek tartışalım ülkemiz bir yıl içerisinde hem içeride hem de dışarıda kolay kolay bir ülkenin şahit olamayacağı bir çok şeye şahit olup,çetin bir sınav verdi. 30 yılı aşkın verdiğimiz terör mücadelesinin yanısıra 15 temmuz da yaşanan darbe girişimi öncesi ve sonrasında yaşanan ve başımızın üstünde dönen onca bela bir de bunlara tuz biber olurcasına İngiltere'nin AB den çıkışı,FED'in faiz spekülasyonları ve ABD seçimleri ,bunca olay yaşanırken bunların üstüne OHAL'in devam etmesi Başkanlık sistemi tartışmaları ve anayasa değişikliği görüşmelerini ekleyince de büyük bir karmaşanın içersinde kendimizi bulduk şimdi mevcut durumu ve yaşananları özet geçtiğimize göre ekonomi camiasında son zamanlarda tartışılan döviz kurları ne olacak,faizin seyri ne olacak,Merkez Bankası ne yapacak,kriz mi çıkacak gibisinden tüm soruları tek tek cevaplamaya çalışalım. 

Öncelikle kurlarda meydana gelen bu ani ve dengesiz artış kesin ve açık bir şekilde söylemek gerekir ki bizim için bir tehlike göstergesi hatta apaçık bir kağıt parçası olarak gördüğümüz paranın bir ülkeye olan tehtidir. Doların 3.90 nı görmesi Euro'nun 4.00 düzeyini aşması açık bir şekilde söylemek gerekirse ekonomik göstergeler üzerinde apaçık bir tehlike sinyalidir. Kurun bu derece yükselmesi öncelikle cari açığı,dış ticaret açığını ciddi anlamda etkiler özellikle enerji mallarında dışa bağımlılığı hala yüksek seviyede olan ülkemizin kur yükselişinden dolayı maliyeti ciddi anlamda artmaktadır. En basit örnek ile açıklarsak daha önce üçe bir veriyorsak şimdi kurun böyle orantısız bir şekilde yükselmesi üçe üç vermemize neden oluyor önceki durumdan farklı olarak verdiğimiz fazladan bu iki birimin maliyeti yurt içinden sağlanır ya fiyatlara yansıtılır ya da vergilerle sizden alınır yani elinde sonunda bizden çıkar, girdi maliyetleri artarsa karı düşen fabrikalar, firmalar işci çıkarır işsizlik artar fiyatlar piyasada yükselirse enflasyonda doğar ikisi aynı anda yaşanırsa belki stagflosyonist bir ortam ve bu süreç doğrultusunda yeni bir kriz bize el sallar tabi bunlar hepsi birer yaşanması muhtemel senaryolar kurda meydana gelen bir yükselmenin bu denli bir senaryonun üretilmesine neden olabileceğini gördük daha bir çok şey söylenebilir ve hatta yaşanabilir de önemli olan yaşanması muhtemel böyle olaylara karşı önlem alabilmektir. Peki nasıl olurda kurda meydana gelen bu ani değişimler bizi bir anda etkiler bizim işlerimize bizim para birimimiz olmayan dolar nasıl olurda burnunu sokar işte bu konu bir ekonomik bağımlılığı ortaya koyar uluslararası anlamda kabul edilen dolar fiyatını yansıttığı kur ile bizim piyasalarımızda maalesef söz sahibi olmuştur. Bunun da en büyük nedeni şüphesiz yine bizden kaynaklanmaktadır. Mevcut durumu hükümete,muhalefete veya diğer siyasi partilere ona yada buna yıkmaya başkalarını günah keçisi ilan etmeye hiç gerek yok verilen politik kararların da tabiki etkisi vardır ama birazda kendimize dem vurmalıyız olayın asıl ana kahramanı  toplumun ta kendisidir. Üretim ve tüketim alışkanlıklarını belli bir düzene sokamayan bizler sosyal statü kazanmak uğruna markalaşmayı,tüketim çılgınlığını,gelirimizden çok daha fazla harcama yapmayı ve dengesizliği düstur edinmiş bulunmaktayız 80'li yıllardan sonra serbest ekonomi anlayışı ile doları elinde tutup biriktirme yetkisi firmaların yanısıra maalesef halkada verilmiş ve halk elinde doları tutup bunu biriktirip yastık altı yapıp ciddi anlamda TL ye zarar vermiştir. Bir de snop tüketim anlayışı hız kazanmış dışarıdan gelen her mal kontrolsüzce talep edilmiş ve bu malların ithalatı öyle bir boyuta ulaşmış ki cari açığa en büyük etkiyi yapmıştır. Özellikle cep telefonları bu konuya çok daha iyi bir örnek teşkil etmektedir. Bir de çözemediğimiz enerji konusu enerji alanında ithalata konu olan kaynakların ticareti de cari açığa ciddi anlamda etki etmektedir.  Türkiye ise ne zaman enerji alanında çalışma yapsa (özellikle nükleer santrallerde) bir grup sözde yeşili seven doğa aşığı arkadaşlarımız meydanlara çıkıp veryansın yapmışlardır.

Türkiye şuanda bir sistem değişikliği içerisindedir ve tabi ki bu değişim kolay olmayacaktır. Türkiye üzerinde bu denli saldırıların gerçekleşmesi tesadüfi değildir. Askeri alandan,sivil alana,internet aleminden siyasete siyasetten ekonomi alanına doğru yapılan her saldırı yapılan her spekülasyon bize gösteriyor ki birilerinin gerçekten kuyruğuna iyi basmışız Alman basınından yapılan bir açıklamada Türkiye ekonomik durumunu düzene sokmak istiyorsa OHAL'i kaldırmalı Anayasa değişikliği çalışmalarını durdurmalı ve batı ile ılımlı geçinmeli diyor işte bahsettiğimiz bu kuyruk acısının en güzel kanıtı bu söylenen sözlerden yazılan cümlelerden çıkıyor

Bu süreçte yapılacak kısa ve uzun vadeli önlemler çok önemli öncelikle Merkez bankası faiz hamlesini çok iyi bir şekilde yapmalı faizi indirirse yerli yatırımcının önü açılır ama yabancı sermaye kaçar faizi yükseltirse yabancı sermayeyi etkiler ama yurt içi yatırımcının maliyeti artar faiz ile ilgili karar kısa vadede kurun ateşini almak için yükseltme eğilimli alınabilir yurt içi yatırımcıya da teşvik paketleri sunulabilir sonra ortamına göre faiz düzenlemesi gene yapılabilir uzun vadede toplumun kesinlikle artık üretim ve tüketim alışkanlıklarına bir  çeki düzen vermesi ve ekonomik anlamda sisteme hiç katkı yapmayan yastık altı birikiminin de piyasaya sürülmesi gerekmektedir. Topluma bu güveni sağlamak için ise bankalara çok büyük iş düşmektedir. Enerji alanında ki sorunlar acil bir şekilde çözülmelidir ve hemen nükleer santraller faaliyete geçirilmeli belli bir oranda da olsa enerji ihtiyacı bu alandan sağlanmalıdır. Bu santrallerin yanısıra yenilenebilir enerji kaynaklarına da önem verilmelidir. Çevreye kesinlikle zarar verilmemeli  ki çevre en büyük intikam alıcıdır bu konu ile ilgili eleştiri yapılacak ise de mantık çerçevesinde yapılmalıdır. Eğitim konusunda da finans,iktisat,temel ekonomi,makro ve mikro konuları açık,detaya ve teoriye çok dalmadan üniversite eğitimi öncesinden verilmeli bu ekonomik kavramlardan uzak olunmamalıdır. Yerli üretime ve tüketime önem verilmeli harcama,yatırım ve tasarruf anlayışları seviyeli bir şekilde gerçekleştirilmeli ilim ve bilişimden asla geri kalınmamalıdır. 

Kısacası bir geminin içindeyiz bir kaptanımız var ve bizde hepimiz bu gemiden sorumlu tayfalar ve mürettabatız hep birlikte el birliği ile bu dalgalı ve fırtınalı ortamda gemimizi sağ salim limana taşımalıyız burda sadece tek bir kaptana iş düşmez kaptanın ustalığı ise fırtınalı havada belli olur biz kaptanın ustalığını ve o kaptanı kaptan yapan asil tayfayı 15 Temmuz'da o büyük fırtınada gördük şimdi yine üstümüze üstümüzde gelen çok büyük bir fırtına var yine hep beraber birlik olmalıyız biz birlikte olursak Allah'ın izni ile hiç bir fırtına gemimizi alabora edemeyecektir. Zorluklar olacak elbet ama mücadelenin tadı ancak böyle çıkacaktır. Aynı Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi "Kolay mı kaf dağını çevirmek dolay dolay var ol eyy ulvi zorluk yere bat sefil kolay"

Kızılelmaya Selam Olsun

Gürkan DANIK