30 Ekim 2016 Pazar

TÜRK OLMAK MI BÜYÜK TÜRK OLMAK MI ?


Bazı tanımlamalar birbirine çok benzer ama bir tanımın önüne bir sıfat koyduğumuzda bazen o tanımı baştan aşağı değiştirebilir. Türk olmak ile Büyük Türk olmak arasında da çok büyük farklılıklar vardır. Dünya'daki her bir insanın ırkı,nesli,soyu farkındalık göstermekte ama dünya tarihine baktığımız zaman zor şartlara uyum sağlamada,cesarette,cihangirlikte ön plana çıkan toplum Türklerdir. Yüce Kitabımız İlahi Kadimde ve Hadisi Şeriflerde ve Türk kadim bilgilerine kaynaklarına bakacak olursakta Türkler için şu şekilde bahsedilir. 
Allahü Zülcelâl Hazretleri, Kuran’ı Kerim’de, öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah’ı severler, Allah da onları sever buyurmuştur. Yine Türklerin en önemli şaheserlerinden Divan-ı Lügat Türk'te de şöyle bahsedilir. "Benim bir ordum var onları kuzeye yerleştirdim ve onlara Türk dedim yapıtlardaki betimlemeler farklı olsada aslında "Türk" ünvanın Yüce Yaratıcı tarafından isimlendirildiği söylenebilir ve başka hiçbir millete ise Allah tarafında isim verilmemiştir. 
Allah(C.C) tarafından müjdelenen bir toplum olduğumuz kadim sırlar ve kay aklarda açıktır. Bu sözlerim asla Irkçılık olarak algılanmasın ki zaten Dünya'daki tüm toplumlara ve milliyetlere sonsuz saygımız vardır. Mevzubahisimiz Türkler olduğu için kaynak bulmada çok zorlanmıyoruz çünkü üç kıtada da Türk'lerin ayak izinin bulunması işimizi daha da kolaylaştırıyor

Şimdi gelelim asıl konumuza Türk olmak ile Büyük Türk olmak arasında ki farkı ortaya koymak çok önemli bir konu çünkü dünyada şuana kadar gelmiş geçmiş tüm Türk Hükümdarların amaç ve kaideleri Yaşadıkları döneme göre değişiklik göstermiştir. Ama hiç kuşkusuz Türk'lerin en büyük amaçları gerçekleştirme arzusu İslamiyet'i kabul etmeleri ile başlamıştır bin yıllık gelenek olan Kızılelma inancı İslamın hilali ile bütünleşmiştir. 
Şüphesiz Türkler için en büyük kızılelmalardan birisi tarih boyunca bir çok hükümdarın arzuladığı Peygamber Efendimiz S.A.V övgüsünü kazanabilmekti. 
Ertuğrul Gazi'nin Hayme anaya Denizleri aşacağız devlet olacağız ana demesi Peygamber Efendimizin övgüsü almak için yola çıkacağız demekten başka bir anlam taşımıyordu. 
Yıldırım Beyazıt mahlasına yakışır ordusu ile İstanbul Surlarına gelirken yine aklında o kutlu övgüye ulaşmak vardı. Ve  çağ açıp çağ kapatan büyük komutan Fatih Sultan Mehmet Han bu övgüye nail olacak ve artık İslamın Sancağı üç kıtaya yaymak için yeni bir kızılelmaya adım atacaktı. 
İşte tüm bu hedefler ulaşılmak istenen büyük amaçların izinden gitmek Büyük Türk olmanın kaideleri idi. Asla Dünya'ya hakim olma cihangirliğin o baş döndüren şımarıklığı Osmanlı Tebaasında yoktu bir amaç vardı cihangirlikten önce aynı Osman Gazi'nin Orhan Gaziye dediği gibi Oğul Bizim Davamız Allah yoludur bizim davamız kuru kavga ve cihangirlik değildir. İşte bu söz Büyük Türk olmanın ilk adımını bize gösteriyordu ana kâide  önce İlahi Rıza idi

Türk tarihine baktığımız zaman bir anda muazzam bir hanlık,imparatorluk olan çoğu devletin cihangirlik şımarıklığına kapılması ile bir anda tarih sahnesinden silindiğini görüyoruz en güzel örnek Timur Hanlığı
Timur Lenk, nam-ı diğer Aksak Timur. Tarih derslerinde çoğumuzun ilk kez 1402 Ankara Savaşı ile tanıdığı Timur Lenk, Geç Ortaçağ’ın en kanlı meydan muharebelerinden birini Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazit ile vermişti. Ankara Savaşı sonunda yenilen ve Fetret devrine giren Osmanlı, yaklaşık 11 yıl boyunca büyük bir iktidar boşluğu yaşadı.

Peki Moğol imparatoru olarak bilinen Timur, aslında Türk olabilirmiydi? Timur Türk ise nasıl oluyor da dönemin en kudretli Türk devleti ile savaşa girebilmişti?

Neden biz Timur Han’ı tarih derslerinde işlemiyoruz?”
– Timur Müslüman’dır ve Türk’tür. Bunda kuşku yok. Hatta meşhur Tüzükat‘ında kendisini “Allah’ın kılıcı” olarak tanıtmaktadır.
Ama Türk büyüğü olup olmadığı tartışılır. Büyük olmak için büyük hedeflere sahip bulunmak lazımdır. Meselâ, Timur’un meşhur rakibi Yıldırım Bayezid’in Peygamber müjdesi istikametinde İstanbul’u fethetmek gibi büyük ve kalıcı bir amacı vardı. Her adımını buna göre atıyordu.
Oysa Timur amaçsızdı. Ya da amacı cihangir olmaktan, şan-şöhret bulmaktan ibaretti.
Zaten bu yüzden Yıldırım’la boy ölçüşmek, onu yenip şanına şan katmak istemişti.
Yine bu yüzden istila ettiği ülkelerde bir düzen kurmuyor, yakıp yıktıktan sonra (Sivas ve Bursa örneği) başka hedeflere yöneliyordu.
Hatırlayalım ki; yerle bir ettiği Osmanlı Devleti, hedef sahibi olduğu için, Fetret Devri’ni (1402’den 1413’e kadar süren kargaşa dönemi: Bu dönemde Osmanlı coğrafyası, Yıldırım’ın oğulları tarafından paylaşılmış, Timur’un hortlattığı Anadolu beylikleri de buna eklenince Anadolu Birliği paramparça olmuştu) 10 yıl içinde aşıp, ondan sonraki 40 yıl içinde de İstanbul’u fethetti.
Bundan sonra da büyüyüp gelişerek yaşamını sürdürdü..
Timur İmparatorluğu ise, 1507’yi zar-zor buldu. Çünkü Timur, kalıcı hiçbir hedef belirlememiş, kendisiyle kaim bir imparatorluk kurmuştu.
Kendisi ölünce imparatorluk da dağıldı.
Bu fark, aynı zamanda, amacı olan insan ile amaçsız insan arasındaki farktır.

İşte tüm bu anlattıklarımız Türk olmak ve Büyük Türk olmak kavramlarını açıklıyor Türk Milleti her zaman tarih boyunca ismi ne olursa olsun muazzam şahsiyetler,liderler,kumandanlar,hünkarlar,hanlar,imparatorlar yetiştirmiş ama işte tanımda söylediğimiz gibi tüm bu tarihsel kişilikler ya Türk'tü ya da BÜYÜK TÜRKTÜ kimi cihangirliğin sarhoşu oldu kimi ise cihangirlikten önce Allah yolunda olmayı yeğledi ve Yüce Allah onlara ve soylarına gerçek cihangirliği yaşattı ve nasip etti. Şimdi artık herşey değişti artık dünyada cesaretin yerini düzenbazlıklar aldı kılıcın yerini kalem aldı,bilim aldı Batı düzeni kurdu Asya Ortadoğu kan ağladı ve ağlıyorda sadece ve sadece bir günü bekliyoruz Allah(C.C) bize müjdelediği o günü işte o gün tekrar hükmedeceğiz
KIZILELMAYA SELAM OLSUN

GÜRKAN DANIK





28 Ekim 2016 Cuma

BURASI TÜRKİYE "Saldırının Yönü Değişiyor"


Yıllarca tartışılan bir konu var bizim ülkemizde derler biz neden bir Amerika, Almanya,Fransa, İsviçre,İngiltere yada bir Norveç olamıyoruz diye hep bu soru sorulur ve her yeni nesle akademik eğitimlerinde bu ülkelerden dem vurulur evet biz az önce saymış olduğumuz bu ülkelerden hiç biri olamayız biz Türküz Türk oğlu Türküz hemde yaşadığımız, nefes aldığımız şu toprakların üstüne önce bir kuş bakışı bakın tarih boyunca bu kadim millete bu bereketli topraklara göz diken sömürü felsefesi ile hanedan olanların kirli ellerini görürsünüz bu toprakların üzerinde ,biz öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki doğumuzda stratejik öneme sahip enerji kaynakları ile Irak ve İran güneye inin cayır cayır yanan Ortadoğu ,Batıda Yunanistan bir taraftanda farklı yönden Ermenistan ve hakimiyetimiz altında olan kadim Anadolu toprakları bir taraftan PKK belası ve bir o kadar da geçmişi olan bu ülkenin sinir uçlarına ulaşmaya çalışan FETÖ zerzevatları bir ülkenin bu kadar risk primi yüksek iken kolay mı herşeyin bir anda güllük gülistanlık olması ama alışkınız biz bu ve bunun gibi durumlara biz ki bozkırın çilesini çekmişiz biz ki Orta Asya'da atlarımız ile ayak basılmadık toprak bırakmamışız, biz ki kırk kişi ile Çin'e kafa tutmuşuz bizim olan İstanbul'u tekrar geri alıp Peygamber övgüsüne nail olmuşuz binlerce yıldır Kızılelmanın peşinden koşan bu milleti alt edebilir mi ki 21. Yüzyılın hainleri  

Emperyalizmin illegal kanunları ile zengin olanlardan değiliz İngiltere gibi bi ada ülkesi de değiliz dertsiz tasasız komşusuz değiliz şu ekonomik göstergeleri ile baş tacı edilen Norveç gibi bir avuç insan topluluğu da değiliz 80 milyona yakın insanız onlar kadarını İstanbul'da bakarız işte böyle bir milletiz bambaşka bir coğrafyada yaşıyoruz karakterimiz, geleneklerimiz, kültürel özelliklerimiz hatta psikolojik özelliklerimiz bile farklı farklı iken kendimizi onlarla bir tutamayız onlarıda örnek alamayız o yüzden hiç kimse bize daha önce gittiğimiz yerleri bize övmesin bize öğretmesin. 

Şimdi böyle bir girizgahtan sonra gelelim asıl konumuza ülkemizin üzerinde oynanan oyunların artık zirve yaptığı bir dönemi yaşıyoruz artık aynı Osmanlı İmparatorluğuna yaptıkları gibi her taraftan her alandan bir kuşatma var Türkiye'nin üzerinde 15 Temmuz girişiminin üzerinden hemen hemen 4 ay geçti diyebiliriz askeri alandan saldıran bu alçak örgüt şimdi farklı bir alandan aynı 17-25 Aralık finansal darbe girişiminin bir benzerini uygulamaya çalışıyor bu tasması başkasının elinde olan örgütün sahipleri önce kredi derecelendirme kuruluşlarını kullanarak not indirimine gitti ve kuru ileride yaşanacak ani küresel hareketler doğrultusunda çok daha hızlı bir şekilde yükselmesini sağladılar zaten doların durumu FED faiz kararlarından, ABD de. yapılacak seçimden dolayı ve küresel ekonominin görüntüsünden dolayı değişeceği belli idi bir de ülkemizde OHAL süreci ve sınır ötesi harekatları yaşanınca döviz kurları aldı başını gitti  işin kırılma noktası Moodys'in yaptığı not indirimidir çünkü yatırım yapılabilir seviyeden spekülatif seviyeye indirilen kredi notu ülkemizide spekülatif saldırıya açık hale getirmiştir. Bu sene sonunda ülkemizden yaklaşık 15 milyar dolara yakın bir döviz çıkışı bekleniyor kurun bu mevcut yükselişlerinden ülkemizi korumak için vatandaşlarımıza çok iş düşüyor kurun gazına gelip kesinlikle dolar alımı yapılmamalı bu durumlarda hep Necip Fazıl'ın sözü aklıma gelir "Dağı tanıyan nasıl bilmez uçurumu her yükselişin bir inişi olmaz olur mu" tüm yapılan bu finansal hamleler ülkemizi ekonomik olarak sıkıntıya sokmak bu ülkeyi kaynaksız ve hammaddesiz bırakıp üretime zarar vermektir. 

Sonuç olarak oyun her zamankinden çok daha büyük dört bir taraftan, dört bir yandan ve alandan kuşatma altındayız ama unutulmamalıdır ki burası Türkiye başka bir ülke değil her türlü saldırıya ve hamleye karşı ülkemiz hazırlıklıdır ve asla unutulmamalıdır. 

TUZAK KURANLARIN EN HAYIRLISI YÜCE ALLAHTIR. 

Gürkan DANIK 


3 Ekim 2016 Pazartesi

ULUSLARARASI KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI





ULUSLARARASI KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI

HAZIRLAYAN: GÜRKAN DANIK



KREDİ DERECELENDİRME TANIMI:

Kredi derecelendirme kavramı açılacak       kredilerin zamanında ve tam olarak geri     ödenmesi ihtimali hususunda uluslararası   sermaye piyasalarındaki kriterlere uygun   ve objektif bir ölçü sağlamak amacıyla borçlunun ihraç ettiği menkul kıymetlere yatırım yapılması halinde yatırımcının bundan dolayı yükleneceği risklerin belirlenmesidir.
En basit tanımıyla derecelendirme borçlunun anapara ve faiz yükümlülüklerini ödeme isteği ve kabiliyetinin zamanında ve tam olarak yerine getirilip getirilmemesini ölçen bir araçtır. Derecelendirme tek bir işlem, kuruluş veya ülke için yapılabilir.


 Moody’s derecelendirmeyi “Menkul kıymet ihraç eden firmaların ihraç ettikleri menkul kıymetlerin itfa süresince anapara ve faiz ödemelerini zamanında yerine getirebilme kabiliyetleri hakkında verilen bir yargı olarak tanımlamaktadır.

Standart Poor’s  ise derecelendirmeyi şu şekilde tanımlamaktadır “Derecelendirme borçlunun belirli bir finansal yükümlülükte ya da finansal programdan kaynaklanan kredibilitesine ilişkin fikirdir.

FitchRatings’in tanımına göre ise derecelendirme “Derecelendirme en genel tanımı ile bir kuruluşun finansal yükümlülüklerini zamanında yerine getirip getiremeyeceği hakkında verilen bağımsız bir görüştür Farklı tanımları olmasına rağmen derecelendirme konusunda hem fikir oldukları bir husus vardır o da derecelendirme faaliyeti sonucunda verilen notun bir görüş, düşünce veya ifade olduğudur .

Moody’s:
Dünyanın en eski derecelendirme kuruluşu olarak Moody’s kredi notları, araştırmalar ve risk analizlerinin önde gelen sağlayıcısıdır. Moody’s in taahütü ve uzmanlığı mali piyasaların şeffaf ve güvenilir çalışmasına katkıda bulunmaktadır. Şirketin kredi notları ve analizleri 110 ülke 12.000 ihraçcı şirket 25.000 kamu finansmanı ihraççısı ve 106.000 yapılandırılmış finansman tahvilinden fazlasını kapsayan borçları izlemektedir. 18 ülkede ofisi bulunmaktadır ve dünya genelinde 1.300 den fazla analisti, yaklaşık 2100 çalışanı ile 28 ülkede varlığını sürdürmektedir.”

Standart& Poor’s
Standard&Poor’s ilk olarak 1860 yılında Henry Varnum Poor tarafından kurulmuştur. Poor ve oğlu Henry Wiliam Poor  söz konusu şirketi kurmuştur. Amerikan demiryollarıyla ilgili finansal analizler yapıp analizleri kitap haline getirmişler ve tanesini 5$ dan 2500 adet satarak finansal bilgi piyasasına giriş yapmışlardır. (Haspolat, 2015, s. 16)
“1906 yılına gelindiğinde ise  Luther Lee Blake, Henry Varnum Poor gibi finansal piyasalardaki bilgi eksikliğini gidermek amacıyla Standart Statistics bürosunu kurmuştur, 1914 yılında ise 70 çalışanı olan bir şirket haline gelmiş ve Standard Statistics İnc. İsmiyle faaliyetlerine devam etmiştir. 1966 yılında ise Mc. Graw  Hill Company bünyesine geçmiş ve  finansal bilgi faaliyetlerine bu çatı altında devam etmiştir. Sonraki tarihlerde şirket birleşimi  olmuştur ve son hali olan Standard&Poor’s  şekline gelmiştir. Günümüzde ise 23 ülkede 6000 çalışanıyla hizmet vermeye devam etmektedir.” (Haspolat, 2015, s. 17)


Fitch Ratings:
Dünyanın üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları arasında yer almaktadır. Dünya çapında 50 ofisi kredi derecelendirme hizmeti vermektedir. Analitik deneyim ve bilgi birikimiyle birlikte  yatırımcılara yol göstermektedir. 150 ülkede 5.000’ ne yakın bankaya, şirkete ve finans kurumuna , 2.000 den fazla kurumsal şirkete 1.400 sigorta şirketine ve 100’den fazla ülkeye kredi derecelendirme hizmeti vermektedir. 

Kredi derecelendirme her ne kadar bir görüş niteliğinde olsa da verilen notlar yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilmektedir aynı zamanda yerli yatırımcıların iş yapması yurt dışından kredi almaları, tahvil alıp satmaları ve yurt dışı finansman gerektiren büyük alt yapı projelerinin düşük finansman gibi yatırıma dair finansal kaynakların hepsi bu kuruluşların verdikleri notlardan etkilenmektedir.
Küreselleşmiş dünyada ülkeler ve şirketler fon ihtiyaçlarını her zaman buldukları ülkede sağlayamamakta veya sağlasa da yüksek maliyette sağlamaktadırlar. Bu nedenle ülke dışında fon bulabilmek için kredi notu önemli bir şekilde devreye girmektedir çünkü kredi notundaki iniş ve yükselişler ülke ve şirketlerin borçlanma maliyetine yansımaktadır. Kredi notu inişte olduğunda maliyet artmakta aksine kredi notu yükselişte olduğunda maliyetler düşmektedir .

DERECELENDİRME KURULUŞLARININ ÇALIŞMA PRENSİPLERİ

Derecelendirmede belirli kategoriler kullanılmaktadır ve bu kategoriler harf, sayı yada bunların karışımlarından oluşan sembollerle ifade edilmektedir. Genellikle üst dereceler yatırım kategorileri olarak, daha riskli veya spekülatif özellikler ise risk kategorileri olarak ayrıştırılmaktadır.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının kullandığı semboller üçe ayrılmaktadır. Bunlar “yatırım derecesi” “spekülatif” ve “çöp yatırım yada default’dur

Yatırım derecesi bandında olan bir puanlama,şirketin borç aracının veya ülkenin kredi riskinin oldukça az, temerrüt ihtimalinin düşük ve büyük oranda şüpheli ve hileli piyasa hareketlerinden etkilenmediğini göstermektedir.


Notun spekülatif aralığında olması yatırım ihtimalinin bulunduğunu ama şirket veya ülkenin sağlam bir alt yapıya sahip olmaması nedeniyle manipülasyona açık olduğunu vurgulamaktadır. Çöp seviyesi ise yatırım yapılamayacak kadar riskli anlamına gelmektedir.

YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER:
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının sorgulanmaya başlanmasında önemli bir etken 1990’lı yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkelerin sermaye piyasasına hızlı entegre olmasıdır. Kredi derecelendirme kuruluşlarının o döneme kadar gelişmiş ülkeler için uyguladıkları metodolojilerinin gelişmekte olan ülkelere uygun olmaması bu ülkelerin doğru analiz edilememesine neden olmuştur. Bu da ülkeler için verilen notların güvenilirliğini tartışmalı hale getirmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşları uzun yıllardır aynı metodolojiyi kullandıklarından dolayı değişen konjonktürel ortama uyum sağlayamadığı konusunda eleştirilmektedir. Ayrıca, ülkelerin yapıları birbirinden farklı olduğundan dolayı tüm ülkelere uygulanan tek bir metodoloji finansal sisteme uyum sağlayamamıştır .

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, ülkelerin kredi notunu değerlendirirken ülkesel farklılıklarını göz ardı ettikleri için ekonomik şoklara karşı her birinin vereceği tepkileri kestirmede başarısız olmuşlardır. Örneğin, Türkiye ekonomisinin yakın tarihine bakıldığında 1980 ihtilali, 1.Körfez krizi ve sonrasında görülen ekonomik krizlerde yoğun mevduat kaçışı beklenmesine rağmen bu yönde bir eğilim gerçekleşmemiştir. Ancak, Latin Amerika gibi ülkelerde ise siyasi ve ekonomik krizler bankalardan mevduat kaçışına neden olmuştur. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluş- ları da ülkelerin bu farklı yapısını derecelendirme kriteri olarak kabul etmemekte ve bu durum bankacılık sisteminin bir zafiyeti olarak görülürken, Türkiye bankacılık sistemi için bir zafiyet doğurmamıştır.


Gündem: Moodys’in Not İndirimi
(23.09.2016)
   Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s Türkiye’nin kredi notunu 23 Eylül 2016 tarihinde revize ederek Baa3 seviyesinden Ba1 seviyesine indirerek yatırım yapılabilir seviyeden spekülatif seviyede indirdi. Moody's yetkilileri, geçen hafta yaptığı açıklamada, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin şoklarını atlattığını ve Türkiye ile ilgili değerlendirmenin ekim ayında yapılabileceğini söylemişti .

    




 Moody’s kararından önce yaşananlar:

     Paranın ve politikanın patronları Henry Kissinger ve Rothschild ailesi üyesi James Rothschild, Birleşmiş Millet Genel Kurulu'na katılmak üzere ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etti.


      Dünyadaki kredi kuruluşlarının, istisnaların bir kenarda konulması halinde, politik açıklamalar yaptığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çökmüş bitmiş ekonomileri yükseltirken öbür tarafta diri duran ,ayakta duran,  yatırımlarına devam eden bir ülkeyle ilgili bakıyorsunuz ya donduruyor ya da şöyle kıl payı da olsa düşürme yoluna gidiyor. Bu saygın bir duruş değil. Bir defa kredi derecelendirme kuruluşlarının kesinlikle siyasi davranmaması lazım. Bu ekonomik etiğe de aykırıdır. Olması gereken neyse bunu açıklamaları lazım.
Bunu açıklamıyorlar. Bu yanlış bir şey. Başbakanlık dönemimde de bunu çok açık söyledim. Cumhurbaşkanlığı dönemimde de söylüyorum. 'Dürüst olun' diyorum, onları dürüstlüğe davet ediyorum. Dürüst olsanız da olmasanız da Türkiye  ekonomisi zaten güçlü, dimdik ayakta ve ayakta durmaya devam edecek."
Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notunu düşürmesi konusundaki soruya ise Erdoğan,  "Hiç umursamıyorum, bazıları yanlış yapıyor. Bunu kasıtlı yapıyorlar. Ekonomisi çökmüş bitmiş yerler bakıyorsunuz 4 barem birden yükselttiler, bunları hep yaşadık. Hangi ülkeler olduğunu biliyorsunuz bunları söylememek gerek yok ama Türkiye hiç bir zaman bu tür sıkıntıları yaşamadığı halde Türkiye ile ilgili bakıyorsunuz  donduruyor. Olmaz böyle bir şey. Bu dürüst bir şey değil" dedi.

           MOODY’S’İN ORTAKLARI
             ŞİRKET HİSSE ORANI %

  Berkshire Hathaway Inc……….12.8
  Capital World Investors……….12.6
  ValueAct Capital…………………..7.5
  Vanguard Group, Inc……………5
  T. Rowe Price Associates ………5
  AllianceBernstein…………………3.9
  BlackRock Institutional………… .3.7
  State Street Global ……………….3.2
  Neuberger Berman………………2.7
  Independent Franchise………. …2.5
  INTECH Investment……………..1.9
  BlackRock Financial……………… .1.6

     Görüldüğü gibi Moodys şirketinin hissedarları dünyanın en zengin tanınan ailelerinden oluşuyor özellikle Berkshire Hathaway Inc. patronu WARREN BUFFETT ve Neuberger Berman şirketinin sahiplerinden ROTHSCHİLD AİLESİ bunun en güzel örnekleri. Bu şekilde sadece Moodys’in değil daha bir çok kredi derecelendirme kuruluşunun hisse sahiplerinin hristiyan ve yahudi sınıfına dahil olan sermaye sahiplerinin elinde olduğunu görüyoruz tabiki ülkelerle ilgili ekonomik görünüm karaları alınırken de bu hisse sahiplerininde etkisi ne kadardır tartışılır.



YAPILAN USULSÜZLÜKLER:

Alman Sigorta Şirketi Hannover Re Örneği:
1998 yılının Mart ayında Moody’s firması, dünyaca ünlü Alman Sigorta Şirketi Hannover Re’ye bir mektupla başvurarak şirketin mali durumunu herhangi bir ücret talep etmeksizin incelemeye karar verdiğini bildirdi.
Ancak Hannover, zaten diğer iki derecelendirme kuruluşu ile çalışmakta idi ve Moody’s in bu talebini reddetti.
 Moody’s yine de firmayı incelemeye aldı ve diğer kuruluşların firmanın mali yapısı ile ilgili olumlu değerlendirmeler yapmasına rağmen Moody’s’in değerlendirmeleri olumsuz oldu ve Moody’s bu değerlendirmesini yayımladı.
Bu durum firmanın hissedarlarını tedirgin etti ve 2003 yılının
Mart ayında Moody’s’in son not indiriminin ardından hisselerin piyasa fiyatı birkaç saat içinde yüz milyonlarca dolar değer kaybetti.

 Amerikan Yazılım Şirketi                  Compuware Örneği:

      Kredi derecelendirme kuruluşları, kendi kurallarını koymakta ve uygulamaktadırlar. Bu da kimi zaman güçlerini kötüye kullanmalarına yol açabilmektedir. Derecelendirme kuruluşları, müşterilerinin bilgisi ve onayı dışında ücretlerini yükseltebilmektedirler. 1999 yılında Amerikan yazılım şirketi Compuware Corp. 500 milyon dolar borçlanmayı planladı hem Standart&Poor’s ile hem de Moody’s ile belli bir ücret karşılığında anlaştı ancak bir yıl olmadan Moody’s, şirketten yıllık  5 bin dolar ekstra ücret talep etti ve şirket bu meblağı ödemek durumunda kaldı.

Çözüm Önerileri: 

Kredi derecelendirme kuruluşlarının vermiş olduğu tüm kararlar ülkelerin yatırım seviyesini ve ekonomik göstergelerini önemli ölçüde etkilemektedir. Ama zamanla yaşanan usulsüzlük iddiaları,ciddi suçlamalar, derecelendirme ve metodolojide kalite eksikliği bu kuruluşların güvenirliğini azaltmıştır.

Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşlarına yöneltilen eleştirilen temelinde şu ilkeler yatmaktadır.
1) Şeffaflık
2) Objektiflik İlkesinden Uzaklaşma (Elde edilen gelirlerin daha fazla öne çıkması)
3) Siyasi ve Politik Söylemler
4) Analistlerin kalitesizliği
5) Tarafgil ve Tutarsız Söylemler

       Derecelendirme kuruluşlarının küresel piyasalara ciddi anlamda etki edebilmesinden dolayı bu kuruluşların ani,değişken ve çelişkili söylemleri doğrultusunda yatırımcıların ve ülkelerin zarara uğramamaları için derecelendirme anlayışına yeni bir revize gerekmektedir. Uluslararası Kredi Derecelendirme anlayışı sadece tek bir ülkenin patronluğunda belirli kuruluşlar aracılığı ile değil Küresel ekonomiye katkı sağlayan en büyük 20 ülkenin katkıları ile her bir ülkenin bu konuda yetiştirdiği analistleri doğrultusunda ortak bir ulus üstü kurul kurulup karar verilmelidir.  Ve bu kararlar verilirken Şeffaflık ilkesinden taviz verilmemeli siyasi ve politik söylemlerden uzak durulmalıdır. Yine aynı şekilde oluşturulacak bu kurumun denetimi de söz konusu ülkelerin katılımı ile oluşturulacak bir komisyon tarafından denetlenmelidir.

                  Gürkan DANIK