16 Haziran 2025 Pazartesi

Sahte Savaş Gerçek Zulüm


Zalimlerin sahneye koyduğu yeni bir oyun, eski bir senaryo ve her defasında aynı perde: Kan, gözyaşı ve sessizlik... İran ile İsrail arasında yükselen gerilim, aslında yüzyıllardır devam eden bir tiyatronun yalnızca bir sahnesi. Perde önünde kılıçlar çekilmiş, füze atışları ve meydan okumalarla süslenmiş bir kavga var. Ama perde arkasında petrol haritaları, silah satış grafikleri, lobi planları ve kirli bir dostluğun utanç verici kahkahaları yankılanıyor.


İran, Suriye'de, Lübnan'da, Yemen'de ve Irak’ta Şii yayılmacılığının hamisi olmuş; mezhebi kullanarak emperyalist bir oyun kurmuştur. Her ne kadar “anti-Siyonist” pozlarında kararlı gibi görünse de, İsrail sınırlarında hiçbir ciddi tehdit oluşturamamış, sadece sembolik cümlelerle İsrail’i “yok edeceğini” söylemekle yetinmiştir. Çünkü İran’ın asıl derdi Filistin değil, kendi rejiminin bekasıdır. Tıpkı yıllar önceki gibi, İsrail ile gerilim tırmandıkça iç muhalefet susturulur, sokaklar boşalır, propaganda dolu duvar yazıları yeniden boyanır. Ve sonra tüm dünya, İran’ın kendi halkına yaptığı zulmü unutup “büyük düşman” İsrail'e odaklanır.

İsrail ise bu oyunun diğer yüzüdür. Gazze'yi ateşe vermiş, çocukları hedef almış, hastaneleri bombalamış, insaniyeti yerle yeksan etmişken, “İran tehdidi” ile dünya medyasının dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyor. Kendi barbarlığını örtbas etmek için her fırsatta yeni bir düşman karikatürü çiziyor. Oysa İran düşmanlığı, İsrail için sadece geçici bir sis perdesidir. Gerçekte istedikleri, Gazze’de işlenen insanlık suçlarını dünyaya unutturmak ve kendi içindeki muhalif sesleri kısmaktır.

Ve ne yazık ki, bu sahte savaşın gerçek kazananları belli: Silah tüccarları, petrol baronları ve küresel emperyalizmin maskesiz yüzü. Her atılan roket, her düşen bomba dolar olarak geri dönüyor birilerinin kasasına. Göz göre göre işlenen zulmün faturası yine mazlumlara kesiliyor; evsiz kalanlar, yetim kalanlar, toprağa düşen çocuklar oluyor.

İşte bu yüzden artık adını bile anmak istemediğimiz bu iki rejim, aslında iki düşman değil; tek bir küfrün iki yüzüdür. Aynı şeytani aklın ürünü, aynı karanlık planın figüranlarıdır. Biri Şii yayılmacılığı ile diğeri Siyonist vahşetiyle bu ümmeti içten içe kemiriyor. Ve her seferinde Müslümanlar kaybediyor, her seferinde coğrafyamız biraz daha kanıyor.

Oysa bizim birliğimiz, onların korkusudur. Bizim vicdanımız onların sonudur. Bizim suskunluğumuz ise maalesef onların cüretini besliyor

Gürkan DANIK
13.06.2025

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder