8 Mayıs 2025 Perşembe

"Kuklalar Değişir, Kuklacı Hep Aynıdır:" Pakistan’ın Direnişi, Emperyalizmin Yeni Cephesi"

 


Dünya, bir kez daha sahnelenen bir oyunun perde arkasına kör bakıyor. Hindistan ile Pakistan arasında tırmanan gerilim, sanıldığı gibi yalnızca iki komşu ülkenin sınır çekişmesi değil. Bu, modern emperyalizmin Ortadoğu’dan Güney Asya’ya uzanan yeni cephe açma stratejisidir. Kuklalar değişiyor ama kuklacı hep aynı kalıyor.


ABD’nin son yıllarda Hindistan’a yaptığı trilyon dolarlık yatırımlar, askeri anlaşmalar, yapay zekâdan savunma sanayiine kadar geniş yelpazede gerçekleşen teknoloji transferleri, bölgenin “yeni jandarması”nı yaratma projesinin parçalarıdır. Ancak önlerinde büyük bir engel vardı: Nükleer güce sahip, bağımsız duruşuyla bölgesel denklemi bozan tek Müslüman ülke; PAKİSTAN.

İmran Khan, bir halk uyanışının adı olmuştu.
Pakistan halkının onuru, adaleti ve bağımsızlığı için yola çıkan bu lider, emperyalizmin oyuncağı olmak istemedi. Tam da bu noktada devreye giren dış destekli yapılar, içeriden yıkım planını devreye aldı. Khan tutuklandı, susturuldu. Ardından sahne değişti: Savaş provokasyonu.

Peki bu kriz kimin işine yarıyor?
Silah sanayisinin, yeni dünya düzeni inşacılarının, coğrafyaları şekillendirme peşindeki güçlerin… Herkesin ama insanlığın değil.

Bu çatışma sadece Hindistan ile Pakistan arasında değil. Bu, İslam dünyasına karşı başlatılmış yeni bir cephedir.  Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da kaybedilen kontrolü şimdi Keşmir üzerinden yeniden ele alma çabasıdır. Bölgeyi nükleer bir uçuruma sürüklemek, aynı anda hem Müslüman dünyayı hem Asya’yı dizayn etmenin yoludur.

Ama unuttukları bir şey var: Direnişin adı Pakistan’dır.
Bu ülke, geçmişte olduğu gibi bugün de emperyalizme karşı dik durmayı bilmiştir. Nükleer gücünü bir tehdit unsuru olarak değil, bir denge unsuru olarak koruyan Pakistan, şimdi yalnız değildir.

Türkiye-Pakistan kardeşliği, tarihin en onurlu bağlarından biridir. Bu iki ülke, sadece askeri değil, kalbi ve vicdani olarak da birdir. Geçmişte Çanakkale Savaşında kollarındaki bilezikleri satıp yardım gönderen Pakistanlıların torunları, bugün aynı ruha sahiptir. Türkiye ise, emperyalizmin her koldan saldırdığı bu yeni dönemde, dostunun yanında yer almak zorundadır.

Bu yazı bir çağrıdır:
Müslüman coğrafyalara çizilen haritalara, kurulmak istenen yeni oyunlara karşı ortak bir aklın, ortak bir vicdanın sesi olmalıdır. Silahların değil adaletin konuştuğu bir dünya için, Pakistan’ın haklı mücadelesini anlamak ve anlatmak, insanlığın borcudur.

Ve unutulmasın: Kuklalar değişir, ama kuklacı hep aynıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder