Demokrasi mi dediniz? Hangi demokrasi? Kamu binalarını ateşe veren, polisleri taşlayan, masum insanların ekmek kapısını yağmalayan o güruhun yaptığı mı demokrasi? Hayır! Bu, düpedüz barbarlık! Tarihin karanlık dehlizlerinden fırlamış, uygarlıkla hiçbir bağı kalmamış bir akıl tutulması.
Ve her defasında aynı sahne… Birkaç marjinal, birkaç kaos simsarının kışkırtmasıyla başlar bu oyun. Önce “hak arıyoruz” derler, sonra şehirlerin üzerine karanlık bir gölge gibi çökerler. Çöp konteynerleri barikata, kaldırımlar cephaneye dönüşür. Maskelerin ardına saklanan yüzler, kendi halkının güvenliğini sağlayan polislere saldırmayı "direniş" sanır. Onlara göre devlet otoritesi yok edilmesi gereken bir düşmandır, düzen bir hapishane, yasa bir pranga…
Ama sormak lazım: Bugüne kadar hangi medeniyet taş üzerine taş koyarak değil de taş atarak yükseldi? Hangi hak arayışı, başkasının hakkını çiğneyerek bir kazanıma dönüştü? Demokrasi dedikleri şey, sadece seslerini duyurmak için değil, başkalarının yaşam hakkını korumak için de vardır. Ama ne yazık ki özgürlük ve demokrasi, bu çetelerin elinde birer propaganda aracı haline gelmiş, hakikatin üzerini örten bir sis perdesine dönüşmüştür.
Hatırlayın! Fransız Devrimi’nde özgürlük naraları atanların, ertesi gün giyotin meydanlarında kan gölü oluşturduğunu… Hatırlayın! Bahar sandığınız isyanların, ülkeleri nasıl paramparça ettiğini, milyonlarca insanı yerinden yurdundan ettiğini… Özgürlük diyerek gelenlerin nasıl despotlara dönüştüğünü hatırlayın!
Bugün de aynı oyun sahnede. Senaryoyu yazanlar, perde arkasında kahkahalar atarken, figüranlar sokaklarda devletin otoritesine meydan okuyor. Ama bilmezler ki devlet, bir çınar gibidir. Rüzgarlar onu sallayabilir, dallarını kırabilir ama kökleri sağlam olan bir çınarı yerinden sökemezler. Türkiye, bu tür sokak mühendislerinin oyunlarına düşmeyecek kadar büyük bir devlettir. Tarih boyunca nice isyanları, nice provokasyonları atlattı ve her seferinde daha güçlü ayağa kalktı.
Özgürlüğün de, demokrasinin de bir ahlakı vardır. Özgürlük, başkasının hakkını gasp etmek değil, ona saygı duymaktır. Demokrasi, taş atarak, ateş yakarak, güvenlik güçlerini linç etmeye çalışarak değil, fikirle, akılla ve medeniyetle savunulur. Ama anlaşılan o ki, bazıları ne medeniyeti bilir, ne ahlakı… Onlar için tek gerçek, kaostur. Ve kaos, hiçbir zaman bir toplumu ileri götürmemiştir.
Son söz… Tarih bu kirli oyunları çok gördü. Her defasında sahneye yeni kuklalar sürüldü, yeni maskeler takıldı. Ama gerçek değişmedi: Devlet yıkılmaz, millet kandırılmaz! Ve en önemlisi, kirli ellerin özgürlük diye sunduğu kaos, sonunda her zaman gerçek adalet duvarına çarpar.
Cemil Meriç’in dediği gibi:
"İlim cehaletin, fikir dogmatizmin, ışık karanlığın düşmanıdır. Ve medeniyet, yangın çıkaranlarla değil, o yangını söndürenlerle inşa edilir!"

