Toprak, hava, su ve ateş kainatın bu dört direği üzerinde duruyor. İlk nefeste herkesin göğsünü aynı nefes şişiriyor, son nefeste aynı toprak örtüyor her şeyin üzerini. İki tohum ekiyorsun kara yerin bağrına, ikisine de aynı berrak suyu veriyorsun köküne can gelsin diye, aynı havayı teneffüs ediyor boy verirken. Ama birisi zakkum oluyor, diğeri ise gül. Zakkum da yaşar bu toprağın üzerinde, gülde, ama zakkum zehrini salarsa ortalığa, bahçenin sahibine düşen onu söküp atmak olur. Ateş olup mazlumu yakacak olan olursa, söndürecek suda bitmez bizim topraklarda, külünü dağıtacak rüzgarda...
Ve işte bu topraklarda, her bir damla kan, birer damla tarih gibidir. Birer iz, birer veda, birer yemin. Gözlerimizdeki ateş, yüreğimizdeki sevda, sadece bu toprakların değil, milletin, vatanın en derin özüdür. Çölün ortasında bir serhat, dağların ardında bir direniş var. Her adımda, her nefeste, her bakışta toprağımıza, milletimize, yârimize olan bağlılığımızı yeniden buluruz.
Vatan, toprağında büyüyen her çiçekten, her fidanından, her oğlu ve kızından daha büyük bir aşkla sevilir. Göklerin en yüksek yerinde, dağların en sarp yamaçlarında, denizlerin en derin maviliklerinde hep bir yâr aşkı yankı bulur. Gözlerimizdeki sevda, bir milletin rüyasında yer alan yıldızlar gibi parlar. Her adımda, her gözyaşında, her zaferde milletin en derin özlemi yankı bulur.
Bu topraklarda büyüyen her insan, birer kahraman, birer efsane olur. Çünkü toprak, sadece tarla değil, aynı zamanda bir vatanın temelleridir. Bütün bu dört direk, bizim, milletimizin, tarihimizin, kahramanlarımızın simgesidir. Tıpkı ateşin, suyun, havanın ve toprağın evrimleştiği gibi, millet de bu topraklarda şekillenir, büyür ve sonsuza kadar var olur.
Sevdamız, bu toprakların köklerinde gizlidir. Yâr aşkı, bu toprakların damarlarında akar. Her bir kelime, her bir dua, her bir yemin, bizim vatanımıza, milletimize olan sevgimizin birer simgesidir. Bütün bu dört direğin gücüyle, yüce milletimiz ebediyen yükselmeye devam edecektir.
Gürkan DANIK

