19 Ocak 2025 Pazar

Köklerden Göklere: "İki Tohum Bir Kader"

 


Toprak, hava, su ve ateş kainatın bu dört direği üzerinde duruyor. İlk nefeste herkesin göğsünü aynı nefes şişiriyor, son nefeste aynı toprak örtüyor her şeyin üzerini. İki tohum ekiyorsun kara yerin bağrına, ikisine de aynı berrak suyu veriyorsun köküne can gelsin diye, aynı havayı teneffüs ediyor boy verirken. Ama birisi zakkum oluyor, diğeri ise gül. Zakkum da yaşar bu toprağın üzerinde, gülde, ama zakkum zehrini salarsa ortalığa, bahçenin sahibine düşen onu söküp atmak olur. Ateş olup mazlumu yakacak olan olursa, söndürecek suda bitmez bizim topraklarda, külünü dağıtacak rüzgarda...


Ve işte bu topraklarda, her bir damla kan, birer damla tarih gibidir. Birer iz, birer veda, birer yemin. Gözlerimizdeki ateş, yüreğimizdeki sevda, sadece bu toprakların değil, milletin, vatanın en derin özüdür. Çölün ortasında bir serhat, dağların ardında bir direniş var. Her adımda, her nefeste, her bakışta toprağımıza, milletimize, yârimize olan bağlılığımızı yeniden buluruz.

Vatan, toprağında büyüyen her çiçekten, her fidanından, her oğlu ve kızından daha büyük bir aşkla sevilir. Göklerin en yüksek yerinde, dağların en sarp yamaçlarında, denizlerin en derin maviliklerinde hep bir yâr aşkı yankı bulur. Gözlerimizdeki sevda, bir milletin rüyasında yer alan yıldızlar gibi parlar. Her adımda, her gözyaşında, her zaferde milletin en derin özlemi yankı bulur.

Bu topraklarda büyüyen her insan, birer kahraman, birer efsane olur. Çünkü toprak, sadece tarla değil, aynı zamanda bir vatanın temelleridir. Bütün bu dört direk, bizim, milletimizin, tarihimizin, kahramanlarımızın simgesidir. Tıpkı ateşin, suyun, havanın ve toprağın evrimleştiği gibi, millet de bu topraklarda şekillenir, büyür ve sonsuza kadar var olur.

Sevdamız, bu toprakların köklerinde gizlidir. Yâr aşkı, bu toprakların damarlarında akar. Her bir kelime, her bir dua, her bir yemin, bizim vatanımıza, milletimize olan sevgimizin birer simgesidir. Bütün bu dört direğin gücüyle, yüce milletimiz ebediyen yükselmeye devam edecektir.

Gürkan DANIK 

16 Ocak 2025 Perşembe

"Ateşkes Aldatmasın: Mücadele ve İdealler Unutulmasın"

 

Tarih, acımasız bir öğretmendir. İnsanlık unutursa, aynı hataları tekrar yapar. Aliya İzzetbegoviç'in "Unutulan soykırım, tekrarlanır" sözleri, bugün Gazze’nin yıkımının ardından hafızalarımıza kazınması gereken bir uyarıdır. Gazze, yıllardır süregelen zulüm ve insanlık dışı saldırılarla dünyanın gözleri önünde bir soykırımı yaşıyor. Evler yerle bir edilirken, çocuklar yetim, anneler ağıtlarla yıkılmış meydanlarda baş başa kalıyor. Bu acı, sadece bir milletin değil, insanlığın vicdanını sınayan bir utançtır.


İsrail ve Gazze arasında şuanda gündem de olan ateşkes anlaşması özgür Filistin için önemli bir başarı olarak kabul edilsede hala herşey bitmiş değildir. 1948'den günümüze kadar İsrail ve Filistin arasında defalarca kez çatışmalar yaşanmış ve kabul edilen her ateşkes anlaşması sonrasında daha büyük yıkımlar daha büyük sorunlar yaşanmıştır. Batı Şeria, Gazze Şeridi, Golon Tepeleri ve daha nice stratejik bölge ve birçok ülke bu çatışmaların tarih boyunca şahididir. Tüm çatışmalar sonrasında elde kalan sonuç yıkılmış ve virane halde kalmış ve binlerce canını kaybetmiş mazlum Filistin coğrafyasıdır.

İsrail, uluslararası hukuku hiçe sayarak gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleriyle sadece Gazze halkını değil, insanlığın ortak değerlerini hedef alıyor. Arz-ı Mev’ud hayaliyle hareket eden İsrail’in stratejik planları karşısında, Gazze halkının mücadele ruhu sadece fiziksel direnişle değil, aynı zamanda bir ideal uğruna yeniden şekillendirilmelidir.

Bir milletin kurtuluşu, silahlardan önce ideallerle başlar. Mehmet Akif Ersoy'un “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!” sözlerinde olduğu gibi, Gazze’nin de özgürlüğe giden yolu, kutsal bir dava etrafında birleşmesinden geçmektedir. Bugün Kudüs’ü bir Kızılelma, bir mefkûre bilerek yetişen nesiller, yarın bu davayı yalnızca korumakla kalmayacak, aynı zamanda insanlığın vicdanına ses olacaklardır.

Gazze’nin yaraları derindir, ancak bu yaralar ve tekrardan imzalanan bu ateşkes süreci yeni bir direnişin başlangıcı olmalıdır. İnsanlık, Filistin halkının onurlu mücadelesinden ilham almalı ve onların bu mücadelesine destek olmalıdır. Gazze, geçmişin yıkıntılarında bir gelecek inşa etmek istiyorsa, stratejik bir vizyonla hareket etmelidir. Eğitim, kültür ve teknoloji alanında güçlü adımlar atarak, kendini gelecekteki saldırılara karşı savunacak bir yapıya kavuşmalıdır.

İsrail’in her türlü saldırısına ve sistematik zulmüne rağmen, Gazze’nin geleceği, elleri kanla yoğrulmuş zalimlere teslim edilmeyecek kadar değerlidir. Bu gelecek, ideallerle büyüyen bir neslin ellerinde şekillenecektir. Nasıl ki İsrail, bir hayal uğruna hareket ediyorsa, Gazze de Kudüs davasını bir Kızılelma bilmelidir. Bu dava, sadece Gazze’nin değil, tüm İslam âleminin ortak vicdanını ve mücadele ruhunu temsil etmektedir.

Sonuç olarak, Gazze halkının mücadelesi, sadece bir coğrafyanın özgürleşmesi değil, insanlığın onurunun korunmasıdır. Bugün sessiz kalan dünya, yarın bu zulmün yıkıntıları altında kalacaktır. Mehmet Akif’in dediği gibi:
"Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır."
Gazze’nin vatanı da, ideali de sahiplenilmeyi bekliyor. Unutmayalım ki, unuttuğumuz her acı, tekrar yaşanmak üzere tarih sahnesine geri döner. Gazze’nin Kızılelma’sı, Kudüs davasının yüceliğinde saklıdır ve bu dava, nesiller boyunca sürecek bir mücadeleye ışık tutmalıdır.

Gürkan DANIK